15 Eylül 2011 Perşembe

İsimsiz Bienal oluyor da post niyçin olmasın?

                      plajın cehennem sıcağında kitap okumaya çalışan marl, the papucumun enteli.


^^ Çoğu insanın 1 hafta tatil yapıp sonrasındaki 1 ay boyunca o tatili anlatıp,yer yer anımsayıp hala da mutlu olabildikleri şu zalim hayat içinde, takdir edersiniz ki ayı gibi 1 ay mavi sular,kızgın kumlar üzerinde saatler boyu boş beleş yayılmış bir insan olarak na buraya boy boy tatil fotoğraflarımı koyup -adeta allahtan belamı istercesine- küfürden kulaklarımı pancara dönüştürmeye hiç niyetim yok. O yüzden bu kadar uzun bir aradan sonra, derse geç kaldığı için çaktırmadan yerine geçip dikkat çekmemeye çalışan öğrenci modunda takılmayı düşünüyorum. Siz de çok yüzüme vurmayın bence, öyle şeyedelim bu postu ehah.


^^ Şimdi benim "yaşadığı şehrin kalabalığını ve temposunu seven modern şehirli her insan" gibi tatildeyken nasıl da şehri özlediğimi falan anlatmam, "şehrin dinamizmine kapılmak" gibi kıçı başı oynayan kelimelerle bu hislerimi süslemem lazım. ama şezlonga yapışarak geçirdiğim saatler, denizde kulaç kulaç yüzerken tosladığım şapkalı alman teyzeler ve muhteşem yemekler varken afedersin de yerim şehrini, modernini. Al döndük işte?


^^ Tabii böyle sıfır makyaj, kediler, dalından yenilen incirler ve bol rakı-balık ile geçirilen bohemik tatil sonrasında kendimi Alışveriş Cini'nden kazandığım defile davetiyesi ile zart diye İstanbul Fashion Week'in en civcivli gününde, en dandik ayakkabının Melissa, en alçak topuğun 15 pont olduğu bir ortamda bulunca yemin ediyorum jet-lag'a (culture shock tadında) bağladım. Üzerine bir de belleri elim, bacakları boyum, kiloları da çantam kadar olan at gibi kızların arasında dolanırken kuytu bir köşeye saklanıp hem cüce hem de ucubeyim ben! diye hıçkırarak ağlamak istedim. bunu 1.75 boyundaki bir kadın söylüyorsa ortamın nasıl olduğunu hayal edebildiniz sanıyorum ahaha. Defile öncesi giriş kartımı alabilmek uğruna boğuşurken, az çok bilinen bir köşe yazarının dibinde düştüğüm çingen durumuna mı yanayım (adam gözlüklerinin arkasından beni inceleyip "ne biçim insanları alıyorlar yeaa" demediyse ne olayım ahah), içeride daha 1 sene önce blog yazmaya başlayan ve popüler olmak için ortamlarda can veren zavallı yeni nesil bloggerların en önde ünlülerle dipdibe "ay kankişim o benim ayolll" modunda takılmalarına mı şaşırayım bilemedim. Ama genel olarak bu "Kezban bi takım moda olaylarının içinde" durumumdan garip bir haz aldım. Hatta 7/24 alışveriş yapabilen, moda diye gözlerini pörtleten bir kadın olsam blogun dümenini kırardım bu alana çünkü IFW kapsamında öyle gereksiz, öyle avam tipler biilögırım ben! diye backstagelarda fink atmışlar ki okurken insan saçını başını yoluyor.Neyse ki yakında bu "bi halt yapmadan balondan ünlü olma" akımı dinecek ve böylece önüne gelen siyah çerçeveli gözlüklü tipoş "ben moda bloogırıyım timamm mıaa" dediğinde ağzına vurup "sıs la!" diyebileceğiz ahaha.




Tatil dönüşü postunu rastgele keşfederek hastası olduğum ve twitter başta olmak üzere türlü yerlerden bir virüs gibi herkese yaydığım dizi "Being Human" 'nın (US yapımı olacak,UK değil) daha ilk bölümünde vuran mutteşembır şarkısı ile bitiriyorum;





p.s: Tabiki de favorim vampirik Aidan (oyşş), ya ne olacağıdı? :) 





5 isyancı:

Aphraell dedi ki...

Hastayım sana Marl yine çok güldüm okurken :D En kısa zamanda yüz yüze IFW dedikodularını almak dileğiyle ;)

gksk dedi ki...

okuduğum en gerçek ifw yazısı^^ çok güldüm

marléne the third dedi ki...

@Aph: ehih gel gel :D daha ne dedikodular var! :kıps:
@gksk: bakalım FNO'da ne yapacağım :)

modafobik dedi ki...

Hiii moda bilogirlari okumasin bunlariiii :P

marléne the third dedi ki...

ahah okusunlar! düzgün olan zerre alınmaz ;)

Yorum Gönder

isyanım VII.Henry'e!!