31 Ağustos 2012 Cuma

Bitmeyeydi iyiydi

Yazar burada hem 15 gündür oldugu tatilden hem de güzel,tatlı sıcak havalardan bahsediyor tabiki de. Aslında hiç de aylara,anlara yapışıp kalabilen bir insan değilimdir ama bu sene neredeyse bütün yazı çalişarak geçirip son anda tatile dahil olunca, o tatil de bir tatlı bir tatlı gelince fena mızlanır oldum. Üstüne bugun türlü yerlerde "yazın son günü"yazılarını (ki degilmis yahu Eylüllü bişeymiş kandırmayın insanı) görünce iyice okula dönecek çocuk tribine bağladım.
Bu sene tatilimin çoğu anında içimde hayata karşı birşeylerin gerçekten değiştiğini görerek şaşırdığım,bolca mutlu ve huzurlu oldugum zamanlar oldu. Güzel anıların, milyon tane fotoğrafın, cillop biironz tenin yanına eklendi bu duygular.Hepsini alıp 3 gün sonra yeniden karmaşa yumağına dönüyorum mecburen.
Bu arada laptop kafayı yediği için bu yarı duygusallı satırları dolunay ve mum ışığında, kucağımda gurlayarak uyuyan bir kediyle, telefon ekranına pıtı pıtı vurarak yazıyorum ki her blog postunu ciddiye alarak yazar edasıyla yanında içeceği pc başında yazan asık suratlı Alman mürebbiye kılıklı biri için hayli değişik bir deneyim oluyor. Bir sürü fotoğraf koyacaktım ama blogger applicationu ile henüz kaynaşamadık bence biraz daha görüşmemiz lazım.zaten yenilik dendiğinde hem heyecandan gözleri büyüyen hem de bi yandan reddeden insan için ilk tanışmada yelkenleri indirip teslim olmak mümkün değil ahaha.
Bu postu da mesajlı falan minnoş bir şarkıyla bitirme niyetim vardı ama şu anda tam olarak son teknoloji ile sınanan nineler gibiyim bi link yapıştırdım artık açılırsa dinlersiniz olmadı zaten azıcık güne evdeyim bi şekil hallederiz.

http://www.youtube.com/watch?v=QqdFTPyW5L0&feature=youtube_gdata_player

Eylül'de görüşürüz. (yani..muhtemelen ahah)
Marl

16 Ağustos 2012 Perşembe

törnn mii onn, törrn miiii on

Böyle çalgılı türkülü neşeli başlıklar atılıyorsa, bilin ki orada her daim giydiği nemrut maskesini azıcık süre için kenara kaldırmış bir Marl var. Garibim, sevindirik olmuş, adeta ellerini çırpa çırpa koşan 5 yaş bebesi ve bunca kelimenin aslında tek anlatmak istediği; hellö İzmir! Ben geldim canım.

Türlü sosyal ağlarda, uçaktan iner inmez, bir ergen heyecanıyla her yerden geldiğimi bildirmiş olabilirim ama aslında bu tür ilgi görme çabalarından pek hoşlanmıyorum. Hayır, gittiğin şehrin de derdi tasası yok sana "merabayıın canım" diyecek. 3-5 insan "hoşgeldin" desin, yalandan "ayy çok özledim cıınımmmm görüşeliimm" desin (hiç de görüşülmez ya hastadır ya işi vardır) diye tüm insanlık olarak düştüğümüz duruma bak hele.

Neyse ki bu sene algıda seçicilik yaptım ve 2 haftalık tatilimi "ipimle kuşağım..." temalı o güzel özlü söze uygun olarak geçireceğim. İstanbul ile yürüttüğüm sado-mazo ilişkim son 5 ayda beni öyle bir silkeledi ki bünyeme restart atabilmek için bu süre içinde sözüne değer verdiğim tek şey "keyfim" olmak zorunda yoksa bir sonraki postun çiçekli bir gecelikle akıl hastanesi bahçesinden yazılması büyük ihtimal ahah. Böyle de yazınca, bütün gün elinde rose şarap salına salına gezen, buğulu bakışlı kadın yazar tribi gibi oldu ama "özde insan" olanın insanlığını ve kafa sağlığını kolay koruyabileceği bir yer değil o şahane İstanbul. Büyük umutların ve dev sıçışların birbirini ezdiği yerde, kafandaki soru işaretleri büyüyerek seni yutuyorsa, labirent faresi gibi dön baba dön dönüyorsun olduğun yerde. Dur ama şimdi bunları düşünmenin değil, salıncakta aylak aylak uzanıp kitap okumanın, güzel anne mamalarını ekmeksiz yemeye çalışmanın ve kafayı olabildiğince boşaltmanın zamanı. 

Bu kadar gri hava cümleleri bu cayır cayır sıcağa da zerre yakışmıyor yahu! En iyisi şöyle tambi Sude Ceren'mişim gibi "Eylül'de her şey değişecek çünkü :)" diye bitirip gideyim, belki gizemli mistikli olur da yazının sonunu kurtarır ahaha.

Bu arada boş durmayalım, elde türlü kokteyller, popoyu sallayarak eşlik edelim şarkıya;