helö.
23 Aralık 2009 Çarşamba
belek belek bakmak ekrana
helö.
10 Aralık 2009 Perşembe
patttiz
*-* tek yaşamak çok farklı bir frekans ya. o kafayı yakalamak 2 senemi aldı. kah yorgunluktan ölsem dahi alışamadığım için gözlerimi tavana nöbetçi bıraktım bütün gece, kah evde daral geldi gecenin köründe bastım gittim bir yerlere. sonra bir gün , ki bu bir gün yakınlara denk geliyor, bir baktım yanımdaki insan konuşurken pat diye kalkıp odama gelmişim ya da dergi, gazete, tv'ye kaptırmışım kendimi. ayıp bir durum tabi? tek yaşamak sapına kadar bencil olmak demek. ben ki zaten tek çocuğum, evde kedi-köpekten başka paylaşma duygusunu yaşadığım varlık olmadı kaç yıl, bir de üstüne tek yaşamak beni ultra mega bencil yaptı. tabiy böyle kaka özellikleri burdan gözlere sokmak ne keddar doğru bilemiyorum ama kendimi beğendirmek için takla atacağım yaşı geçtik sevgili takipçiler. bu tek yaşama konusunda bir gün kafamı toparlarsam yazacağım epey şey var, maksat gençleri aydınlatmak.ben yaptım siz iyice düşünün de yapın, bu kafanın bir tık ötesi okan bayülgen kafası.ben diyeyim.
7 Aralık 2009 Pazartesi
Canon should see him!
5 Aralık 2009 Cumartesi
salute!
hola,
*-* bayram tembelliğini atamadım hala. hastalığını attım şükür. annem kalori bombası haline getirdi beni 3 günde. ben de fırsatı kaçırmayıp, yuvada ağzını açmış solucan bekleyen çirkin-kel yavru kuş gibi yedim de yedim. gitti emekler, gitti eliptik tepesinde can vermeler. küsüm azcık kendime. o yüzden yılbaşına kadar " ölmem heralde lan, dur bi bakalım " diyetine girdim. ölmem de, açlıktan düşüp bir yerde kafayı gözü yardırmasam. hayır, geçmişte böyle bir deneyimim mevcut yani. yine böyle dellenip kilo vericüm ben diye kendimi spora vurduğum bir dönemde, sabah süt içip spora gittiğimin azim dolu 30.dkkasında nasıl olduğunu hatırlamadığım bir şekilde yerde buldum kendimi. hani çizgi filmlerde yıldızlar uçuşur ya başın üstünde, yemin ediyorum var öyle bir şey! ben gözlerimi açmaya çalışırken tepemdeki insanları göremeden, atlı karınca görmüştüm ahahh. dönüyorlardı resmen.
*-* tabiy şimdi böyle anlatınca komik geliyor ama alnımı, dudağımı yarıp dikişler yiyen benim. o dikiş ne fena bişey? hele ki çatır çutur diken doktor öküzün önde gideni ise? öküz diyorsam cidden sebebi var. ben olayın şokuyla apar topar hastaneye taşınmışım, anne panik oldugu için çaktırılmadan babaya haber verilmiş, spor salonu önünde kalan araba bir şekilde eve götürülmüş, ben yüz göz kan içinde ağlıyorum , hayvan bana " ağlama " diye bağırıyor. yemin ederim delirip adama bir küfürler etmişim, dışarda duran insanlar kızarmış. sonra babam girmişti yanıma destek olmak için, elimi tutuyor fln. bir baktım elimde bi boşluk. adam dayanamamış pat diye devrilmiş yazık...hem ağlayıp hem dikilirken tek gözle de yere bakıyorum babama. oyy ne gündü yaa..
*-* tabiy eve geldiğimizde, benden saatlerdir haber alamayan annemin yüzünü tarif edemem. kapıyı açtıgındaki o bakışı çekebilsem yılın fotoğrafı ödülünü üstüste 5 kere alırdım. ahah ben bekliyorum ki annem kendini yerden yere atsın ağlasın ,yok? kadın şoktan dondu kaldı bi 10 dakika. salona geçtik bana bakıyor, bana derken yüzümde tek ayırt edilen yer olan burnuma yani, sonra babama bakıyor. nerde kaza yaptın? diyebildi ancak :) diyemedim ki senin bu mal kızın koşu bandı tepesinde kriz geçirdi, ayakta bayıldığı için de önce duvara sonra da yere bodoslama girdi :D ahahaa sonra epey güldük tabiy ama ara ara alnımda azıcık kalan dikiş izine bakıp kulaklarını çınlatıyorum o günün.
*-* Aralık süper ay ya oh!! az kaldı haftaya süslerler her bir yeri, ışıl ışıl! ilkokuldan beri her yılbaşı öncesi annem evi süsleyip çam ağacını kurduğu için üniversiteye kadar sorun yoktu. Sonrasında ben her gittiğim yere taşıdım bu geleneği. minik de olsa kurdum ağacımı. 15inden sonra her akşam o ışıkları yakarım 2-3 saat. neşeli ağaç köşede takılır kendi kendine :) geçen sene çok aceleye gelmişti, son dakikada kurduğum için epey karışık, ikoncan gibi garip bişey olmuştu. kös kös bakmıştık birbirimize, alışamadan da kaldırmıştım. süsler, ağaç vs iyi de şu hediye işi azıcık can sıkıcı.gördüğüm her güzel şeyi hediye olarak alıcam derken ayın sonunda cıbılak kalacağım.
*-* diğer bloglarda gördüğüm üzere 100. takipçiye türlü hediyeler neyim verilmekte. temelde makyaj malzemelerinden oluşan bu hediyelerde gözüm kaldığı doğrudur. o keddar ki, 100.takipçiye adım adım giderken, ben ne yapsam yahu derken buldum kendimi. vallahi üzgünüm ama bişey gönderemeyeceğim ben? onun yerine diyorum ki, madem ki bu hafta rakı haftası, zat-ı muhtereme eğer hesabı varsa facebook üzerinden, bir duble rakı göndereyim mezeyle. kanım ısınırsa dansöz bile gönderirim ahaha . demlenir bir sonraki yazımı okurken :) bak bu kıyağı da kimseye yapmam!
uzaktan öperim vanilya kokulu kokulu. ( vanilya esansı diye bişey var ve azıcık dökeyim sağa sola demeye gelmiyor, yıkanmama ragmen pasta gibi geziyorum 2 gündür. aman diyorum )
p.s: fotoyü twitterda da kullanıyorum, deviantart'dan çaldım fekat hatırlamıyorum ki kimdendi :/ pardon bu yüzden.
27 Kasım 2009 Cuma
henüz bayram görmüş değilim
Neden? Çünkü geçtiği her yerde ardından vıcık vıcık sıvı bırakan sümüklü böcek gibiyim şu an. Bayramda hasta olmak bıdıddlanması yapmayacağım, zaten beynim akacak burnumdan az sonra böyle klavyeye bakarak çıt çıt yazarken. Şu an için ateş yok , dilerim ilerleyen zamanda da olmaz ve İzmir il sınırı içinde " ahan da domuz gripli insan bu! yakaalaayııeennn!" hararetine maruz kalmam.
Hani o kedddar heves yapmıştım , bayram sabahı müthiş bir güçle sabah 09:00'da kalkacak, cici bici olacak ve annem bana gözleri dolu dolu bakarken kıvrak bir el öpme hareketi ile harçlığı indirecektim cebe. Ee noldu? kösüm kösüm ev kıyafetleri ile battaniye altında kalakaldım. öpemiyorum da bizimkileri. malum bir eve bir tane hasta yeter, ilgi dağılmasın :D. annem kıyamadı yine el öpmüşüm gibi para verdi ehih. sıcak suyum, içinde çeşitli şeyler olan ıvır zıvır tabağım da dibimde. O değil de böyle bol bol ye, poponu kaldırma bayram modeli sonucu eve dönünce günde 2 saat spor yapmak zorunda kalacağım. he tabiii bir ihtimal daha var, o da tatlı komasına girmek mi dersin?
bak şimdi başlıkta bayram gelmedi dedim ama, güzel bir harçlığı kapmışım, dibimde ivedi olarak götürdüğüm, içinde lokum bile olan çikelata tabağı, her istediğimi yapan-uzaktan da olsa öpücük gönderen bir anne ve bilerek pislik yapmak için ağzımı kapatmadan hapşurduğumda gülerek "mikkrooppp" diyen bir baba var. vallahi gelmiş lan bayram bana :D ahahah
size de gelmiştir umuyorum?
i 'll be back!
marlene, the uzaktan kokulu kokulu seda sayan öpücüğü gönderen tipoş.
24 Kasım 2009 Salı
merci honey :)
23 Kasım 2009 Pazartesi
diyette lokum yemek caiz midir hocam?
19 Kasım 2009 Perşembe
ignorance is blissmiş vallahi de.
aç parantez-- midem bugünlerde hiç iyi değil, 3 satır dökülüp, kitabımla yatağıma geçeceğim. şu an tam da "kanlı marry" ve yaptıklarını okuma, alkışlama modundayım. süt ve çikolataya izin var,evet. --kapa parantez.
17 Kasım 2009 Salı
deneme deneme pııhh
bu aralar kendimi " sağlıklı beslenme " nedir, nasıl olur sorunsalı ile oyalıyorum. inanın o keddar kaynak, o kadar çok bıdbıd eden insan var ki, bunları araştırırken insanın sıkıntı triplerine girip hayatı en yakınlarına zehir etmeye vakti kalmaz. daha beslenmeye başlamadan faydalı yani ahaha. evet şu ana kadar okuduklarım, bilgili insanlarla ( norağ bayan gibi ) yaptıgım konuşmalarım sayesinde az buçuk heveslenip ucundan ucundan denemelere başladım. günü öğünlere bölmeler, çeşitli ot ( öyle değil lan!) ve meyve çayları denemeler, şekerli şeyler yerine soda içmeler. hımm evet bunlar yapılabilitesi yüksek olan, sevimli şeyler. insanın böğrüne " çikelataaa yok! tatlı yok! yağ yok! pilav yok!" gibi emirlerle saldırmıyorlar. bak düşününce bile atıyor kaşım gözüm :/
12 Kasım 2009 Perşembe
pek tabiy şekerim!
aslında çok yiyebilen biri değilim ama tatlı konusunda gözüm dönüyor , içimden bir alien çıkıyor. hep alien olarak kalsam yine iyi. " alienim lan ben ne şekli şemalı " derim devam ederim fıstıklı çikolataları götürmeye. ama tabiy olmuyor öyle. üstelik nasıl bir bedense bu öyle bir sabotaj uyguluyor ki kendine, düşmana gerek yok vallahi. önce az yesem dahi gittikçe şişiren, spor yapmaya da güç hal bırakmayan tiroidi yapıştırıyor alnımın ortasına. "ee spor yaparım yahuu" dememe zaman bırakmadan da çeşitli aktif, oynak sporları yapmamı engelleyen bel fıtığını zartt diye koyuyor önüme. bel fıtıklı insan napaar ne yapamaz listesinde içime evlat acısı gibi oturan şeyler var, misal ; atlamalı zıplamalı sporlar yasak! buna iskeleden atlamak dahil. paten kaymak ani hareketlerde felç bile edebilir insanı. hele tenis?? omgg! o hepten yasak. buraya kadar gözleri yaşlı bir şekilde aklıma hiç yatmasa bile kabul edebildim bir şekilde. ama doktora sordugum " peki ya tandem??" sorusuna eşlik eden köpek yavrusu bakışlarıma rağmen doktor " TANDEMM?" diyip aghgghgahagaha diye öküz gibi güldü acımadan bana.
İşte ben de böyle bir sürü sebepten ötürü 2 aydır gym yollarındayım.Uzun yıllar toplu spor denilen şeylerle ( veleyböl) uğraştıgım için tek basıma sahilde yürümek gibi şeyler bana göre degil. bu yüzden kayıt yaptırırken sıkılırım kesin bırakırım diyordum. Ancak orda öyle bir aletle kanka oldum ki nefesim yetse inmeyeceğim dakikalarca üzerinden!! (şu anda rekorum 14 dakika) Eliptik Bisiklet! Ne keddar şahane bişi! boşuna sevmiyormuşum zaten bu sihirli alet meğer Jenni popolarını minik birer Christina poposuna çeviriyormuş.
Tabiy sadece o alet tepesinde tepinmekle, ağırlık çalışmakla olmuyor bu işler. diyet lazım! diyen hocam (ki kendisinin poposunda cidden yağ yok) geçenlerde verdi listeyi. resmen gözyaşları içinde eve geldim. o ne lan??? yeminne Etiyopya'dakiler benden tok kalkar sofradan. baktım olacak gibi değil gözüne baka baka yalan söyler oldum kadına. ahaah çok egleniyorum ya :D geçen gün nasıl gidiyor diye geldi yanıma dedim açlıktan ölüyorum öyle böyle degil. bir parça çikelata için takla atabilirim resmen dedim güldü, afferim dedi gitti. oysa bilmiyor ki ben her akşam yemekten sonra yine çikelatanın verdiği muhteşem hazzı yaşıyorum.
Bugün beraber eliptikte ter dökerken yemek muhabbeti açıldı yine. garibim dedi ki "sana yakında çikolata alıcam ödül olarak " . o ne ki?? ifadesi ile bakıp sevinmiş gibi yaptım. bu kafayla 5 ay daha tepinirim oralarda ama olsun. ne de olsa sıfır beden olmak kolay degil ehihihi.
sevgilimin dediği gibi kalbinizi sevin ama nolusunuz o igrenç kırmızı badileri giymeyin!
xoxo!
p.s : temsili fötö, marlene için bakınız pembe olan şey. ( photo frm: deviantart,by vishstudio)
10 Kasım 2009 Salı
bir takım itiraflar. number one
p.s: Filologdan özel İngilizce dersi. vallahi de çok makul ücrete. çeviri isterim! diyene de bi güzellik yaparız. ahah Marlene bi bilog ötenizde!
8 Kasım 2009 Pazar
cici kızlarımız okumasın bunu.
bu bir pazar yazısı değildir. çünkü yazarken keyifli değilim.kahvem bile suratsız. Dün geceden beri kafamda evirdim çevirdim , uyudum, uyandım, dellendim, saydırdım yine de içimde kırt kırt yedi bir şey beni , kendimi blogda buldum.
şöyle bir durum var.. dün gece tek gözle tvyi izlerken bir yandan da bloglar arası geziyordum. bir saniye dahi tutamayanından dakikalarca kurcaladıklarıma, izlemeye aldıklarımın yanında koşarak kaçtıklarım da oldu. ama bu zapping turunda birden bir kaç ay önce, biraz da mızlanarak oluşturduğum " mim"ime denk geldim. insan bir süredir görmediği bir eşyasını bulmuş gibi oluyor garip bir his. cevapları merak ederek zinciri takip ettim taa ki çıldırdığım dakikaya kadar.
hatırlamayanlar için mim şöyle bir şeydi. amacı eğlenerek blog sahibini tanımak olan, blog aleminde dolaşan bir sürü mim gibi. buraya kadar tamam, ama 6.soruda bir şeyler birilerini epey rahatsız etmiş olacak ki, bu soru atlanılmış ve devam eden sorularla zincir sürdürülmüş.
o soru ne diyor? " seksin sendeki rengi?" . OMG! ne keddar ayıp! ne kadar ahlaksızca bir soru değil mi? bunu hazırlayan marlene insanı da sorusu kadar ahlaksız olmalı ki böyle bir şeyi rahatça mim içine katmış! ateşlerde yanacaksın marlene!
xoxo!