9 Eylül 2009 Çarşamba

bacağımı 4 yerinden ısıran sivrisinek şerefsiz değildir de nedir??

çok afedersiniz böyle kafadan küfürle girdim ama inanın hatur hutur kaşınmaktan yolundu bacaklarım. hayır yani, sabahları osman kedisi ciyaklamaya başladıgında bir hışım balkona fırlayıp yüzüne sıktıgım kolonya (vet öyle yapın dediydi yahu hemen aramayın hayvan derneklerini neyim) da işe yaramıyor itoğluitlere! >:/ sıkıldıgında sineği uzak tutan ilaçtan evde yok. zaten kendisiyle bir kaç kez deneyimim oldu sevmedim sevemedim. bu sebeple ziyafet çektiriyorum ağzını burnunu kırdıklarıma. hah agız burun derken, geçen gece sevgilim nette takılırken dibinde uçan sineği resmen elimle yakalayarak öldürdüm ve bu sanki çok övünülesi bir şeymiş gibi (ayı gibi öküz gibi ) söyledim bir de. içimde bir yerlerde varolduğuna ve ortaya çıkmak için bişeyleri (?) beklediğine inandığı Tudor tarafıma olan inancı bir gün puff diye uçup gidicek, o zaman tam recep ivedik'e bağlayacağım korkarım.

annemle aramızda yıllarca gizliden gizliye süren bir savaş var : bulaşık makinasının çatal bıçak gözü üzerindeki hiyerarşi mücadelesi! o, çalışan kadının maksimum düzenini ve pratikliğini hala yaşatma çabasında olarak istiyor ki tatlı kaşıkları burda , yemek çatalları şurda, bıcaklar aha da şurda olsun! yıllarca ben hepsini elimden düşme sekillerine göre yerleştirdim o arkamdan pıt pıt hepsini ayırdı gözlerine. ben bıçakları elimi kolumu acemi ninjalar gibi kestiğim için ( hatta bu sabah minik parmagım cart diye yırtıldı bu yüzden ) sepete burunüstü koyarken, o ardımdan okyanus ortasında ağızlarından dişleri görünen köpek balıklarını andıran şekilde düzeltip koymaya devam etti. ne zaman evler ayrıldı, inanın o makinaya bulaşıkları rastgele koydugum ilk anda yaşadıgım mutluluğu başka hiç bir anda yaşayamadım .arada geldiğinde yine rahat duramıyor, ayarı veriyor tabiy ama o anlarda sadece izleyip, elimde kahve bardağım ile kıs kıs gülüyorum.

aşk çok tehlikeli bişey lan? geçen senelerde perşembeden kudurmaya başlayan ben, haftasonu gece evde oturdugumuzda " aaa bugün cumartesiymiş " diyorum artık koltukta yayılmış haldeyken. dünyadan soyutlayabiliyorum kendimi ve bunu hiç yadırgamıyorum. fekat kilo aldırıyor meret? hele de aynı evde yaşıyorsanız. evlenen insanların neden enleşdiklerini anlıyorum. şu zamana kadar yeni mezun ögrenci kıvamında yaşayan ben, içimdeki on numara becerikli taşra kızı uyandıgından beri habire 7/24 doyurma güdüsündeyim . Bunun yanında 2 günde bir bütün evi temizlemek, ev kadınlarının " her gün toz alıyorum yine de her yer toz içinde canıımm " tribine bağlamak, kirli sepetinde kirli bişeyler görmeye dayanamamak gibi garip bir kafaya girdim. sonumu hiç iyi görmüyorum. ama belirtmeden geçemeyeceğim ki, ev kadınlığı hakketen ağır işçilikmiş! bütün umutsuz ev kadınlarına tam destek, gönülden destek!


her kadına dönem dönem gelen " saç rengi-sekli değiştirme krizi"nden çıkalı bir kaç saat oldu. çikelata kahve olcam ben! diye baş gösteren atağımın ortasında sarışına yakın bal renginde karar vermişken eve geldiğimde bambaşka bir renk ile karşı karşıyaydım .neyseki bir gecelik süren turuncumsu sarıkahve'den sonra bu sabah aklı basında bir insan gibi davranmayı becerdim ve şu anda içime daha çok sinen bir renkle salınmaktayım. beni yazarken bile yoran bu aşamalarda gizli saklı sacını başını yolsa da bana çaktırmayan, bonus olarak şefkat ve sabırla yanımda olan sevgilime armağan ediyorum bu rengi. fekat , şekil konusunda da dürtüklenmeye başladım. zor geceler kapında honey.


cameron'a ne olucak pekiy?
popüler dizileri çeyrek sezon arkadan takip eden biri olarak geçenlerde ayılıp bayıldıgım dizilerden biri olan terminator: the sarah connor chr. ( enem dizinin adını tek nefeste söyleyemiyorum ben huh!) 2. sezon finalini sığır gibi " eneeniiiii cameron'a bakk heleeeee " tepkisiyle izledikten sonra yenisi ne zaman diye nete baktım ki bakmaz olaydım. meğersem dönmeyeceklermiş geri? öylee çük gibi kalmış dizi :/ ayıptır ya. cidden ayıptır. cameron fanı olarak kınadım bundan sorumlu olan herkesi. dizi fanları da bu durumu kabul etmiş olacak ki, forumlarda yapılan common geyik bundan sonra bir cromartie olan cameron'u canlandıran summer glau ablanın bu diziden sonra kariyerine nasıl devam edeceği idi. ( aha da bakınız hemen yanda, abla taş gibi maşallah. ) soğuk surat sarah ve geriye kalanlar ise kimsenin umrunda değil ehih.



back to school time.
Yapraklar sararıyor, güzel tatlı bir rüzgar esiyor , üşütüyor ne güzel degil mi? gibisinden ağlak şairane triplere girmeden az ve öz olarak diyorum ki ; osman kedisi ne zaman poposunu taştan kaldırıp yumuşak yatagıma atmıştır ve serseri bir ruhla evde fıldır fıldır dolanmaktan sıkılıp , az uysal kucak kedisi olmaya yaklaşmıştır, aha da o gün yaz bitmiştir! ki bu tespitin ne keddar dogru oldugunu bugün güldür güldür yagan yagmurdan da görmüş oldum. ayrıca son bir kaç gündür cıbılak dolaşamıyorum. bu satırları yazdıgım anda da ayaklarım bene çorap giydir! demekte. az sonra pencereyi kapatıp, nevresime solucan gibi dolanacagım. ohh lannn yorgan dönemi başlıyor! :) yorgan ayrı bir şey ya. seviyorum seni yorgan, iyi ki hayatımdasın bebişim.az kaldı kavuşmaya.

poponuzun örtük olduğu geceler diliyorum efenim, bu havalar insanı cırcır eder vallahi.
kisses!


p.s : photos from deviantart. ( keyfimize göre araklamak yok artık, illa ki üyelik istiyor hıyarto. olduk tabiy... bakalım böylece bi korkumu daha yenmiş olurum?)

0 isyancı:

Yorum Gönder

isyanım VII.Henry'e!!