^^ tatilin belirli günlerle çerçevelenmiş olanı güzel. öyle kıçı başı açık, istediğin kadar esnetebildiğin anda tatilin büyüsü gidiyor. emekli insan oluyorsun. misal ben denizden sonra gazeteleri alıp bahçedeki en serin köşeye geçince-hele bi de elimde koca bardak limonlu soda varsa- bildiğin bankadan emekli ayşe teyze oluyorum kafamda kocaman şapkayla. bu arada alakasız detay olarak, geçen gün hesapladım tam 7 senedir kullanıyormusum raybanimi. çağla şıkelle aynı dönemde başlatmıştık bu gözlüğün modasını hey gidi. hah bi de geçenlerde biri " çağla şıkel fönü " aratınca bi yazıma gelmiş.. elele verip türk kadınını bu fön olayından kurtarmamız lazım, cidden içime dert oluyor.
^^ tabi şimdi böyle tatil, deniz yazınca bunu ofisinden okuyan insanın türlü bedduasını almak da var. yok olmasın öyle, ahaaha çalışmak, üretmek, faydalı olmak, ayın basında ya da her ne zamansa işte tıkır tıkır paraları almak harika şey. şahsen bazen gittiğim iş görüşmelerinde biraz da beğendiysem ortamı " benden maximum fayda alırsınız deli enerji depoladım hacım, al bi dene yeaa" demek istiyorum İKalara. yok demedim şimdiye kadar.
^^ bazen okuduğum şeylerde " kaliteli, doygun hayat" gibi zibik zibik cümlelere denk geliyorum, bu sıcakta gercekten çekilmiyor. okuduğum insanlar da aklı basında görünüyorlar oysa ki.
^^ 2 gündür çirkin, şirret bir şey oldum çıktım. hayır yani twitterdan bloglardan okuyorum, insanlar donlarını, rujlarını, salatalıklarını yurtdısından sipariş veriyor şakkadaaa kapılarında, ben kırkyılınbaşı (vurgulu) hevesle buralarda bulunmayan iki parfümden alayım dedim ama 16 gün bekledikten sonra, üstüste yaşanan talihsizlikler yüzünden piç oldu gitti kargom. hadi ptt kargo gelince "geldik bulamadık nerdesin hemşerim" diye aramıyor da neden mal gibi bırakır gidersin paketi apartman kapısına kimse yokken be adam? bak kaşım gözüm atar oldu yine..ya o değil de, paketi indiregandi yapan, şişelerden birini oyuncak sanıp çoluğuna çocuğuna verdi kesin.." dur lann kırılır o!" diye uyanır oldum geceleri.
^^ tabi bu yukarıda yazanlar şu an tamamen benim uydurduğum bi senaryo. çünkü kargoyu arayınca "eleman bırakır gider öyle kapıya" demişler mukana, aldığımız siteye de 2 gündür hararetli mesajlar gönderiyorum ama pek sallayan yok. sanırım yarın telefon edip önüme çıkan herkese "yuuumadafakabiççfakinneşşhollzz" diyeceğim. ya da dur daha sağlam küfürler bulayım, çünkü ben ingilizce küfretmek gerektiğinde leydi modundan çıkamıyorum. daha önce italya aktarmasında pasaportumu vermeyen dangozların dısında kimseyle ingilizce kavga etmişliğim de yok zaten. bence okullarda bunları da öğretsinler. vay efendim oscar wilde böyle dedi yok efendim virginia woolf böyle karşılık verdi demekle olmuyor. havalanında polisle burun buruna gelince "hay edebiyatının içine!" diyorsun sonra. buradan bölümdaş kardeşlerime açın rap dinleyin, dizilerin küfürlü sahnelerini ezberleyin, bi durum olduğunda hanım evladı gibi kalmayın hayatta diyorum.
^^ yazın en sevdiğim şey bebek kolonyası, losyonu vs kullanmak ama geçen buraya gelirken bindiğim aracın şöförü "oh bebek bebek koktu ya" diye sapıtınca, bir süre boyunca koltukta uffacık kalarak aynadaki göz temasını kırmaya çalıştım ki 1.75 olan insan için nasıl bir işkencedir bu tahmin edemezsiniz. bundan sonra uzun yola çıkarken sadece tütün kolonyası kullanacağımı, içinde ayı besleyen bütün şöförlere bildiririm. sevgiler.
marl.