25 Şubat 2011 Cuma

yorganaltı postusu

                                      hah buna kızıl saç koy,aynen şu anki halim


^^ "oh bu kışı hastalıktan dötü başı dağıtmadan çıkardık" demeye kalmadı ve muhtemelen spor sonrası eliptikten inip duşa koşana dek geçen süre içinde ve bir cumartesi gecesi klasiği olarak ama aylar sonra gitiğim Ooze'da gözünü para bürümüş pis işletmecinin havalandırmayı açmayıp açmayıp onca kişi havasızlıktan balık gibi olduğu anda ağzımıza yüzümüze klimayı tepeden basması sonucunda dün gece otuzdokuz derece ateşi görerek apar topar en yakın hastane aciline taşındım. ateş insanı öldürür mü bilemiyorum ama yer yer ıslak bez kompleksi, yer yer pencere açıp donla kalma seanslarıyla inatla yaklaşık olarak 5 saat (mallık) kadar ateşimin düşmesini beklediğim anlarda beynimden ateşler çıkarırken " aklımı kaybediyorum zaar" diye düşünüp durdum.zaten ateşlenmenin en boktan tarafı beynin overdose çalışması bence. bir nevi çamaşır makinasının sıkma programı gibi..bi de ateşten sayıklama kısmı var ki o daha beter.ona hiç girmiyorum, dün geceden dolayı muhtemelen çıkamam.


^^ en ufak şeyde hastane aciline taşınanları anlamıyorum çünkü ben ancak serumluk ya da iğnelik seviyeye gelince gidenlerdenim. zaten bir postumda da yazdığım gibi serum yemeyi, o serum anında gelen tatlı uykuyu ve sonrasında gözlerin fal taşı gibi açılıp yemeğe saldırma hissini sapıkça seviyorum. lakin dün gece bu serum sevdama rağmen acil denen kısımdan tiksindim! şimdi alıyoruz diye diye resmen 1 saat oturduğum yerde kafamı hastane duvarına yaslayarak yarı baygın halde bekledim.adı üstünde acil ya?? hayır bi de sıradaki herkes turp gibi maşallah, gözler fıldır fıldır."siz nasıl acilsiniz lan??" diye atarlanmak istedim lakin ne sesim çıkıyordu ne de halim vardı.yine de sanki bi mmnnızısskmm diye küfrettim galiba, oralar çok net değil çünkü.neyse sonra çökmüş gözlerim ve kıpkırmızı yüzüm ile içeri girebilip iğnemi yiyince ateşin verdiği o havada yürüme hissi ile taksiye yürüyebildim.fakat buradan gündüz kıçını kaldırıp gitmediği hastaneye gece acil kisvesi altında fıtı fıtı sızan çakallara seslenmek istiyorum...ya da dur şimdi yine sinirlendim çok pis küfretçem o yüzden bi ara sesleneceğim.ama aklımdasınız bak! :@ ( öyle bir sinir ki blogda ilk defa smiley yapmak)


^^ bi de konuyla çok alakasız ama hazır dellendim diye araya sıkıştırıyorum lütfen ana dili Fransızca olan insanlar kalkıp da İngilizce makale falan yazmasın. "araya Fransızca kelimeler sokup duracağındı da ne diye İngilizce yazmaya kalkıştın? "derler adama.yemin ederim yaptığım çeviride dönüp dönüp Fransızca sözlüğe bakmaktan midem bulandı.


uhh..bir avuç ilaç içip "aa hemen de iyi oldum" diye yataktan fırlayanlardan olarak an itibariyle pilim bittiği için yorgan altına geri dönüyorum. sağlıcakla kalın, acilleri boşuna işgal etmeyin, edenleri pataklayın.


sümüklerim bulaşmasın diye öpmüyorum. başbaş.


p.s: facebooktur,twitterdır türlü sosyal ağdan geçmiş olsunlarını esirgemeyen minnoşlar, luuv yuü! kalpkalp
p.s: sevgili süper anne,süper blogger Allegrande, 300 seyirciyi geçişini çok ince düşünülmüş hediyelerle kutluyor! tabi biz onu her yerden ablukaya almış insanlar hemen koşup yorumumuzu bırakıp yüzsüz gibi de "bağa viirr hediyeyyii" moduna girdik ahaha. siz de bi şansınızı denemek isterseniz buyrun ilgili post burada. 
eh darısı benim 250.izleyicimin başına.

23 Şubat 2011 Çarşamba

.. make this moment last?

bugün can düşmanım eliptik bisiklet üzerinde bi kaç gündür abandığım tatlıları yok edebilmek için nefessizlikten morarmış haldeyken radyoda "Arid geliyor!!" anonsu ile fonda beliren müzik, beni üniversite 3.seneme götürdü..anıları döküp saçıp blogu "bir genç kızın gizli günlüğü" tadına getirmeyeceğim tabiki de ama o zamanlarda müzik zevki sağlam olan insanlar tarafından bilinen grubun bu şarkısını msn'den göndermek kaydıyla aşkını ilan eden davulcu coolboy ile tavşan göz makyajlı siyah saçlı ergen Marl'ın çılgın aşkı hatırasına videoyu paylaşıyorum ahaha.



gülmeyin olm! sözlerine falan bakarsanız bayaa da hisli misli bi şarkı bu, zamanında çok cool erkek asi rakır kızların kalbini çaldı bununla bence eheh.




16 Şubat 2011 Çarşamba

do it again!


^^ geçen postta yarım kalan fotoğrafını koyup "ben bunu bugün bitiririim yeaa" diye bikbiklendiğim puzzle afedersiniz bu cümlemi alıp burnuma burnuma soktu.o son kalan parçaları bin kere dene-sök yaparken aylardır sinsi bir uykuda olan fıtığıma can geldi resmen.üzerine abanmaktan helak olan yemek masası da gıcırdamaya başlayınca pazıl halısını alıp evin türlü yerlerinde gezindim.çölde kalan kutup ayısı misali bi o yana dön, "karanlık oldu göremiyorum rengini bu yana dön" diye diye bitti en sonunda canına yandığımının pazılcanı. bi heves gidip İkeağğ'dan da çerçevesini alınca salon duvarında şu şekil poz kesmeye başladı:

tabii İkea'da ortam ambiyansında beğendiğim kırmızı çerçeve eve gelip de gözüme batınca mutfakta çekmeceden bulduğum elektrik bandı denilen siyah bantla şöyle bi döndüm çevresini, al sana tasarım çerçeve ahahaah


^^ sevgili bulunca arkadaşlarını terkeden minnoş kız misali, gözüm blogu falan görmez oldu bu pazıllar yüzünden. bi de dövme sevdası gibi yayılıyor kana çaktırmadan yahu.ilkinin hepsini sanki tek başıma bitirmişim gibi,öyle de bi gururla, fıtığımı tutarak duvara bakarken aklımda başka bir pazıla başlamak yoktu.ne zaman Ykm'ye gittik, bi anda parfüm koklarken hop sahne değişti bi baktım pazıl bölümündeyiz mukancanla. hayır o değil adam tambi hırslı çıktı! 2000 parça olanları gösterip duruyor bense savaştan çıkan yorgun kral gibiyim, 75 parçalık Türkiye haritasını kesiyorum, parça büyüklükleri kafam kadar rahat rahat yaparım diye.baktım kaçış yok "eh iyi madem bu sefer de yağlı boya tablosu gibi alalım, perdeye uyar" diye resmen ayılık yapınca uzaktan bizi diziymişiz gibi izleyen ve gülen görevli bağyan gelip olaya el attı, yine Educa alacakken Anatolian marka aldırdı kanımıza girip.(evet salon perdesine de uyuyor ahah) yeni gözdemiz şöyle bişey:




^^ eve gelince bi heyecan pazılı masaya döküp kurcalamaya başladık. tabi önce "aaa! oo! uu!" olan sesler sırayla "haa..hum...hass.."'a döndü. yerde buldukları garip nesneye bakan iki cro magnon gibi karşılıklı kafa kaşıyarak bina renklerine göre ayırdık parçaları.bitince diğeri gibi görünür mü bilemiyorum ama Anatolian'nın parça kesimi-kalitesinden hoşlanmadım ben. meeh! daha da almam lakin Educa bebeğimsin,ilk göz ağrımsın.


                              yavrucanın ilk günü, masa üzerinde ürkek ve yalnız.

^^ mevsim geçişi mi, tamamen kendi denyoluğu mu bilemiyorum ama her banyo sonrasında başımdan bir yastık dolduracak kadar saç azalmaya başlayınca, gaza gelip "kafasına türlü yağları sürüp boneyle 2 saat takılan kadınlar"dan oldum ben de. aldığım ürüne bakılırsa içinde bi ben eksiğim ama o bakım yağını kafadan çıkarmak için 3 kere şampuan yapınca -şampuan botaniksel de olsa- ne kadar yarar sağlayacak bilemedim.bi de zencefil-portakal kabugu rendesi formülü var denemek istediğim,blogu kadın gününe çevirmişken yazayım dedim.

^^ bugün braketlerimin takılışının 5.ayı. aynaya bakınca eşşek gibi sırıtıyorum çünkü beni bile şaşırtarak bu kısa sürede dümdüz oldu tipsizler. dünkü kontrolde de sevinçten ağzım kulaklarımda "böyle hızlı giderse ohoo hemen de çıkar ki teller" diye salakça el çırpıp sevinirken doktorum her zamanki ciddiyeti ile "iyi gidiyorsun ama daha yolumuz var" diyince boğazıma dizildi sevincim. zalım kadın! hepsi böyle bu doktorların, bi kere de "he öyle olmuş" diyin azıcık sevinelim lan!

bu hafta bağıra çağıra söyleyerek komşuları çıldırttığım şarkıyı da paylaşayım tam olsun:



 

kisses.

3 Şubat 2011 Perşembe

Şubat üç.

^^ daha önce ne yazdım hatırlamıyorum,ayrıca hislerimin değişmiş olması çok muhtemel çünkü bugünlerde "accayip heyvanlara benziyirsen" modundayım, Şubat ayısı hakkında kararsızım. arkasından söylenenlere bakılırsa kendisi çoğu insan için kısa,cücük bişey.takvime bakarak konuşursam benim için, bir sabah "oh bu ay çabuk bitecek" derken, ertesi gün "erken bitince ne olacak peki?" dediğim bir ay. kararsızım demiştim. eğer genele yayılarak hayatı bok eden kararsızlık sendromu diye birşey varsa, buradan türlü biliminsanlarına sesleniyorum beni alıp inceleyebilir,insanlık adına yarar sağlayacak ve bu illete çözüm bulacak çeşitli deneylerde kullanabilirsiniz. çünkü bende sabırsızlık, her şeye maymun iştahı ile atlama da var ve bunlar kararsız kalmakla birleşince, anime suratına rağmen evlat olsa çekilmez! insan türüne dönüşüyorum. şimdi böyle açık açık yazınca, biliminsanları yerine uzaylılar da alıp götürebilirmiş beni onu farkettim, tekliflere açığım.

^^ kadınların pms kafasında olduklarında uzak durmaları gereken yerler sırasıyla; dev alışveriş merkezleri, kuaförler ve marketlerin çikolata-ıvır zıvır bölümleri. ben bu kuralı ezerek geçen gün kendimi Forum Bornova'ya attım. beynime işleyen soğuktan mağazalar arasında salsa yaparak korunurken bir yandan da indirimlerin son anları olduğu için (çünkü sadece çer çöp kalır) oh bu sefer cüzdanı ağlatmadık diye seviniyordum ki kendimi Watsons'da buldum.marka kalitesinin ortalama olduğunu unutmayarak yeni gelen Hollanda, Almanya menşeli ürünleri koklamak, onu bunu inceleyerek sepeti doldurmak için süper bir yer.fakat bir süredir çalışanlarında sorun varmış gibi geliyor.tamam ben makyaj uzmanı değilim ama bunca yıldır orada burada parmaklamış oldugum farlar-pudralar, denemiş oldugum ürünler de varken insanı tambi aptal yerine koymaları kaş göz oynatıyor. zaten en bi sevdiğim insan tipi karşısındaki için "aptala bak nası da aklını alıyorum şimdi bunun" diyenler.böyle yaklaşıp "hanimiş de hanimiş" diyerek yanaklarını sıka sıka seveceksin ki kan akışı olsun, bi ferahlasın.

^^ küçükken hepimizin mutlaka deneyimi olmuştur ama bu yaşa kadar yapıcam da yapıcam derken erteleyip durduğum puzzle olayına en sonunda başladım.tabi kutunun içini masaya dökünce bin parça çokmuş yahu diye bi tırsmadım değil.ama asıl olay kocaman puzzle halısını yemek masasına yayınca ilk nereden başlasam şaşkınlığıymış. gerçi biz iki kişi olunca şu kule senin bu kule benim diye görev paylaşımı yaptık. ben arada mukan'ın kısımlarına ait parçalara denk gelince piçlik yapıp sakladım,o dört dönüp ararken de kıs kıs gülüp eğlendim. kendi bölümüme her eklediğim parça için de ooo nası da yaptım diye terbiyesiz terbiyesiz el hareketleri ile sevindim ahah.sözde puzzle zihin açan,yapanı entel gösteren eğlenceli bişey, bense içimdeki mağara kadınını çıkardım başında kamp kurup gece 3lere dek takılınca. bu arada ne kule tepesi ne köprü birleşimi, pazılın insanı çileden çıkartan yerleri düz renk gibi görünen ama içinde kıçı başı oynayan gökyüzü,yer vs gibi kısımlarıymış..misal ben şu noktada meeeh diyerek bıraktım pazılcanı bi kenara ama bu gece biter gibime geliyor: 

                               pazıl halısının en şahane yanı; katla ve kaldır ehih

bu aralar evde katy perry stayla ıkınaa ıkına söylemeye bayıldığım şarkı ile bitiriyorum postu. 
kisses.