31 Aralık 2011 Cumartesi

Cingılıı cingılııı!

Benim için geleneksel yılbaşı şarkısı budur, her sene postlasam bıkmam. O yüzden 2011 nasıldı,neler yaptım,2012'den neler istiyorum moduna girmeden şarkımızı dinleyip omuzları kıpırdata kıpırdata oynayalım, yeni yıla da böyle cingılııı cingılııı diyerek girelim, bütün senemiz adeta bir şenşakrak Hindu filmi gibi geçsin.





2012 benim olacaksın bebeeyim, büyük hissediyorum :)


P.s: Kırmızı donlarımızı unutmadık değil mi?


Marl, the kırmızılı. 

24 Aralık 2011 Cumartesi

old ways, erased.

Çalışma hayatının bana kattığı en süper bi alışkanlık olarak (çünkü cici patronumuz sayesinde nonstop ofis içi yayın vardı) "Joy Fm dinlemezse ölecek hastalığı"m sonucu denk geldiğim bu sözleri anlamlı şirin şarkı, kar yağsın artık yahu! dedirtecek kadar popo donduran bu gri ve sevimsiz İstanbul gününe renk kattı.


belki dinleyince size de iyi gelir;





yılbaşı postunda görüşmek üzere!


p.s: Çalışırken müzik dinlemek süper bir lüks, bu imkanı size veren patronlarınızı sevin, el üstünde tutun çünkü adeta bir kelaynak kuşu gibi türü yokolma tehlikesi altında ehih.
p.s: klip de nebçim yerde donmuş kalmış töbe yarebbim hemen başlatın bence ahah.

15 Aralık 2011 Perşembe

Çizelim o zaman ;)

"Çizelim O Zaman" ekibin'den İrem Ustamehmetoğlu bloguma dalmış ve yazdıklarımdan yola çıkarak bakın beni nasıl çizmiş? ;)


                                              bu pozu hatırladınız mı? :)
ehih dev gülüşüm nasıl ama! dün 14 aydır benimle bütünleşen braketlerden kurtulduğum saatten beri "firiii layykkk ee börddd" diye türkü çığırarak gezen bana en bi süper hediye oldu bu ;) 
ha tabii teller gitti diye hayat hemen eski-yani simitleri,elmaları kemirdiğim- haline dönmüş değil. kilo verdikten sonra nasıl onu korumak Çin işkencesi ise dişlerin sağlamlaşması için de 6-7 ay kadar uyurken koruyucularla takılmam gerekecek. bu arada, uzun zamandır nette "diş,braket" diye aratıp bloga  düşen öyle insan var ki sadece bununla ilgili bir blog açsam sanal alemin "yetiş diş bacım!"ı olurum ama şu aralar bu tür bir kariyer istemiyorum lakin kısaca söyleyebileceğim en temel nokta şu ki, eğer dişlerinizin dizilişinden memnun değilseniz ve brakete karar verdiyseniz braket araştırırken nette her yerde karşınıza çıkacak olan "takma diş" misali pürüzsüz, her biri ölçülü, minnak minnak ve harika dişlere kanıp " ayy benim de böyle olacak" diye gazlanmayın. çünkü telin yaptığı tek şey mevcut dişlerinizi hizaya sokmak. yani dişin ölçüsüyle oynayıp her birini süper kesimli birer inci tanesine çevirmiyor. elinde ne varsa o! hayır bunu yazıyorum çünkü "tavşanım, beni kurtarıın!" diye kendimi dişçiye attığımda aklımdaki tek görüntü bu dişlerdi. tabii kendimi böylesi kandırıp Pamuk Prenses masalında yaşarken patak diye teller çıkınca verdiğim ilk tepki "ee hala ördekimsi tavşanım ya laanğn!" oldu. yani dudak ve diş yapınız ancak estetikle falan değişebilir. bunu bilip öyle gömün paraları ortodontistlere anacım.


tabiki de evde sürekli dev gülüşlerle kendi kendimi feyssbuk kızı gibi çekiyorum ama ben onlardan en güzelini seçip koyana dek (öylesi de ayılaşmak)  hık demiş ağzımdan düşmüş gibi duran bir görselle kapatıyorum postu.


                             aaa Kate Mossmuş ya bu? böylesi de benzerlik ehihih


p.s: "beni de çizsin benii deeaa" diyen blogger arkadaşlar Çizelim O Zaman sayfasına gidip, form doldurabilirler. pis kıskançlar sizi ahah.



4 Aralık 2011 Pazar

aslında bi konu var!

hayır, doğrusu "aslında bir torba dolusu konu var!" olacak. ama ne yazık ki bahtsız bacınız bu aya kadar "oh ohh ne güzel de hasta olmadım ihihi" diye neresine güvendiğini şimdi açıklayamayacağım şekilde tiril tiril gezerken ( hala kendimi İzmir'de sanıyorum, palto içine hırka içine incecik şeylerle geziyorum misal) elbette bugünleri düşünmüyordu. evet, elimizde ne var bakalım? sümüklü mendiller; check, nalet bir halsizlik ve sarı bir surat; check ve battaniye altında kanepeye yapışan ama aslında yaldır yaldır dolanmak isteyen bir popo; check! peki bunların üstüne işten eve bitmiş halde giren adamın üzerine " bene ilgii verrr" diye çemkiren "hasta kadın" tribini de eklerseniz ne olur? tamam neyse o kadar da şey etmeyelim bence, insan hali bu! sanki hepiniz hasta olunca pamuktan prenses oluyorsunuz! 


bu arada en son 17 Ekim'de yazdığım postta çanlar benim için çalıyordu güya ama Kasım ayında yaptığım dişçi ziyaretinde resmen babayı aldım. 3 gün öncesinde aynaya bakıp "tamamdır bu iş İstanbul'a telsiz dönüyorum"diye şeberirken, daha indiğim gün pazar ayakkabısı topuğu misali yayıla yayıla bir hal olan dişim yüzünden resmen 1 ay daha arttı tedavi sürem. "ay ben bu kadını yolarım!" diye dişçime girişmek istesem de bir bardak su içince algım açıldı ve "yolarsam kim çıkaracak bu telleri" dedim ve boynu bükük küçük bir Emrah olarak terkettim İzmir'i. şimdi 10'dan geriye sayıyorum ve ayın 14'ünde uçaktan depar atarak dişçimin yanına gideceğim o kutlu günü iple çekiyorum. lakin bu sefer de çıkarmaz ve bu şekilde yollarsa tam boy fotoğrafımı gazetenin 3. sayfasında görebilirsiniz çünkü kerpeten diye bir gerçek var! 


torba dolusu konu içinde ucundan bahsetmek istediğim diğer mevzu ise uzun süredir amatör olarak ilgilendiğim konularından biri olan Reiki ile profesyonel olarak (yani parası neyse verelim! durumu) uğraşma kararı almış olmam.tabi bu konuda adımlar pergel pergel atılmıyor, bebek adımlarıyla gidiliyor. lakin aldığım ilk eğitimle birlikte bonus olarak gelen "21 günlük alkol yasağı" yüzünden burnumdan ve taç çakramdan dumanlar tüttürüyor ve elim her biraya, şaraba gittiğinde oturup hayatı sorguluyorum! bu kadar zaman içinde kimse bana bundan bahsetmedi hacı! bileydim çalışıp da gelirdim! "alkol uyumlamanın rezonansını bozduğu için kattiyen yasak!" diyen hocaya da laflarım var ama 12 yıldır eğitmen olduğu ve enerjisini na buradan alabildiğim için tövbe biss başıma bişey gelir diye susuyorum. 


son olarak 2 ayda "altın sarısı"ndan "Hürrem kafası"na dek türlü renklerde boy gösterdiğim için, gittiğim bütün kuaförleri evrene havale ediyorum! şu uyumlamalardan geçip level atlayayım hepinizin korkulu rüyası olucam pis kuaförler! her gece rüyanıza kafasında 10 renkte yılan taşıyan Medusa kılığında girip altınıza sıçırtıcam! az daha bekleyin! 


p.s: şu anda saçım öyle sönük bir sarılı kahve ki aynaya her bakışımda kendime "Feriha" diye (Feriha çık dışarı! ahahah) sesleniyorum. bunun çıkış yolu ya yine kızıl ya da lise yıllarına dönüş yapıp mavi siyah olmak sanırım! 


p.s: ve Marlene artık Instagram'da da fink atıyor, ısrarla bulunuz, sevgiler.


bu da postun şukelası olsun;