31 Aralık 2010 Cuma

it has to end to begin

                                                         by marl


^^ Aralık sonu sadece şirketlerin hesap kitap yapıp,yıl boyu neler olmuş diye baktıkları bir dönem değil,hepimizin genel "hasar kontrolü" yaparak bir sene boyunca ne haltlar yemişiz, hangisi iyi gelmiş hangisi midemizi bozmuş gördükten sonra elimizde yeni yıla uuzuuun upuzun "yapılacaklar listesi"ni sallayarak teyteyteytey diyerek girmemizi sağlayan bir zaman. bu durumda yılın son gününü yaşarken benim de kirli çamaşırlarımı burada dökerek hesaplaşma yapacağımı düşünen cicişleri demet akalın staylaa öpüyorum; iyi ki varsınız lağn! :)


^^ eheh yok yok, yıl sonu değerlendirmesi geleneğini bozmayarak söylüyorum ki, 2010 üzerine kalın çizgilerle "sevmiyorum olm seni!" yazdığım, kendimi gereksiz yere epey hırpaladığım bir yıl oldu. "daha önce elini yaktığını bildiğin halde, sıcaklığını sevdiğin için cayır cayır yanan kalorifere ellerini koyarak 2 saniye sonra o yanmayı hissetmek gibi, yeniden ve yeniden" tadında diyebiliriz. ayrıca bu sene "çok iyi insanlar" ve "çok berbat insanlar"ın yanına "sadece söyledikleri kadar olan, dümdüz insanlar" diye bir başlık açma ihtiyacı hissettim. bence iyi insanlar ama bu kadar "renksiz" oluşları bir süre sonra "tamam canım ben seni sonra ararım" dedirtiyor insana. vee yıl boyu çeşitli alanlarda kaçırdığım büyük balık fırsatları..işte bu yüzden bazen bazı şeyleri olduğu gibi kabullenmek,olanı fazla didiklememek ve çaktırmadan yanından geçip gitmek insana hırpani halinde biraz da olsa iyi gelebiliyor. böyle de buram buram olgunluk kokan cümle kurdum ya, feci yabancılaştım kendime, az soluklanayım ahaha.


                                                       kuzum :')
^^ ve tabi yılı bitirirken harika ama içimi acıtan bir gelişme olarak, Winter kedisini dün yeni ailesine verdim..insanlarla olan bağlanma sorunum iş hayvanlara gelince yok olduğundan dolayı, bu tipsiz minik fareye de 15 günde öyle çok alıştım ki, eve geldikten sonra yattığı örtüyü koklayıp ağlayarak "getti yavrımmmm yavrığğğmm" diye iyice saykoya bağladım. salya sümük kalan eşyalarını toparladım.. bakarsınız başka bir minişe lazım olur ;) 


^^ sözümü tutup yıl sonu postunu da yazdığıma göre, hepinize harika bir yıl dileyerek sahneyi terkediyorum, 2011'de de benimle olun :) 


kisses!





25 Aralık 2010 Cumartesi

someday you wish you were a better man

                                   sanki olay yeri incelemeden gelmiş tipe bak.
^^ yaklaşık 10 gündür malumunuz, minik adam Mr.Winter ile evin içinde fantastik maceralar yaşıyoruz. çünkü kendisi ayakkabılık altı, çamaşır makinası içi de dahil olmak üzere boş olan tüm kenarlara,açık çekmece-dolap gibi yerlere çıldırıyor ve kedi olmanın verdiği avantajı sonuna kadar kullanıp " kafam geçiyorsa popom da geçer lan" diyerek mütemadiyen kaybolup duruyor. ona göre çoh eğlenceli bişey bu ama evdeki en garip sesi çıkaran şeyi bulup sallayarak oda oda dolanan ben olduğum için bana göre hiç de eğlenceli değil. ayrıca kayıtlara geçmesi için söylüyorum, henüz sırrını çözemedim ama bu kedi bildiğin uçuyor.yoksa nerede olursa olsun patileriyle sırtıma birden pat diye yapışıp yanağımı yalaması olacak iş değil.aslında kediyi kapıp "havada duruyür, şahitlerim var!" diyerek kapı kapı reality show gezmeyi düşünmüyor değilim çünkü böyle yazıyı paylaşmakla, eşi dostu "kedi var!" diye dürtmekle bi halt olmayacak.


^^ bunu söylerken tüylerim tiken tiken oluyor ama bu kediler bence bizim göremediğimiz bir takım garip şeyleri görebiliyorlar.tamam görsünler tabi o da onların bileceği iş ama gece gece insanın karşısına dikilip dikkatlice bakıp bi de kendi kendilerine (?) konuşuyorlar ya orada bi aklım çıkıyor benim.


^^ otobüste yanınıza "kullandığı şeyin yokluğundan dolayı az sonra krize girecek gibi duran, kıpır kıpır bir tip" oturduysa ve anında kalkmanız ilgisini çekerek sizi hedef yapacaksa, o yol Karşıyaka-Bornova gibi kısa bir yolsa bile saatler gibi gelebiliyormuş ben geçen akşam bunu gördüm.ayrıca sert bir darbede elime dişlerimle beraber dökülebilecek braketlerden dolayı yemin ediyorum yol boyunca "gözlüğü olduğu için kavgaya gir(e)meyen,dötüm dötüm uzaklaşan erkek" psikolojisini de dibine kadar yaşayarak hepsine hak verdim..haa tabi sonra ben indim, bişey olmadı yani boşuna panik olmuşum eheh ama içimde "dur şu elimi çaktırmadan şuraya koyayım da en azından yüzümü korurum bişey olursa" gibi triplere girerken dışarıdan at üstünde ülke almaya giden bir İngiliz gibi görünebildiğim için kendimi tebrik ediyorum, afferin Marl; koçumsun! heheh.


^^ yılbaşı planı netlik kazanırken ilk defa dolabı açıp "ne giyicem yeaağ" tribine bağlamıyor oluşum acaba 2011'in güzel ve umut dolu bir yol olabileceğine dair bir işaret olabilir mi? ahah böyle boktan işaret mi olur lağn? öyle umut falan da yazıp denedim sizi çünkü hala aranızda "şans getiren kolye,taş,bileklik,bok püsür" aratarak bloğuma düşen insanlar var.şimdi bu cümle yüzünden birçok masum ve yüreği temiz insan daha gelecek muhtemelen o yüzden kendilerine bişey demek istiyorum: zamanında "şans getircek!" diye tonla çerçöp biriktirmiş biri olarak şundan eminim ki ne kadar çomaklarsan o kadar uzağa kaçıyor bu şans denen denyo.o yüzden şimdi elindekini sakince yere bırak ve nefes alıp vererek 72'ye kadar say.eveet şimdi de gözünü kapatıp kendini güzel bir ormanda düşün..ay pardon bu başka bişeydi ya ahaha.


senenin son postunda görüşmek üzere, çavçav!


      
                          

16 Aralık 2010 Perşembe

meet with lovely Mr.Winter

Geçen Pazar akşamı eve dönerken şöyle bişiy buldum : 


sokakta gördüğüm her kediye bi laf atmadan, sevmeden eve gelebilmem imkansızken bu şirin minnoş şeyin suyun içinde ıslanmış titreyen hali mahvetti beni..üzerinde zıplayarak akrobasi yapan 1548 pireye rağmen kapıp eve getirdim ve Osman paşadan kalan örtülere sarıp sarmaladım. tabi o kadar ıslanmaya ishal olan minnoşumuz, yemekten sonra bol bol pörtleyerek kocaman şişkin göbeğini indirdi gece boyunca.
ağzının içinde açtığım ısıtıcı ile de kendinden geçince Mr.Winter ve pireleri bütün gece tosur tosur uyudu. 
ertesi gün ishali ve genel durumuna baktırmak için veterinere götürünceye kadar mr. ya da miss mi bilmiyordum açıkcası.(bakınca anlaşılmayacak kadar minnok yani :)) veteriner 2.5 aylık gayet sağlıklı bir erkek olduğunu söyledi ve ilaçlarını alıp eve geldik. pirelerden de arınınca daha yumuş tüylü olan,minnoş patili bu tipitip ile ne yapabiliriz diye düşünmeye başladım..


                                                   badem bıyıklı ihih


Osman kedisi bana geldiğinde bu kadar minik olmadığı için önce bi afalladım, sağolsun bu anlarda 3 pisi annesi Norawashere telefondan yardım etti :) 


                                       uykudan birden uyanınca :D 

minnoşumuz öyle hareketli ki, uyuduğu zamanların dışında fotoğrafını çekmek pek mümkün değil :) bi sürü ıvır zıvırın olduğu kocaman bi dünyada ve her şey onun oyuncağı ehehe. tabiy ben sürekli peşindeyim ve geçen gün evde kaybedince panikten "ne etsem, belime ip bağlayıp ucuna da winter'ı mı bağlasam?" diye düşündüm ciddi ciddi. zaten bu panik anlarında çocuğu orada burada rahat durmayan, fıldır fıldır dolanan zavallı anneler ve bütün gün "evladım yapma, yaavrım hişşş" diye bağıran öğretmenlerle empatinin kralını yaptım, buradan hepsine selam olsun :D 
                                                        yine bi cinlik peşinde  :D

bu minik patiş tambi sevgi kelebeği eğer kendi kuyruğu çevresinde milyon kere dönmüyor, oraya buraya uzun atlayıp tarzancılık oynamıyorsa bütün derdi kucağımda yayılıp keyif yapmak :) tabi bu arada illa göbeği,orayı burayı meme arama sevdası ile patileyip mıncırıyor.sonra da burnunu en kuytu yere gömerek horul horul uyuyor..bu halini izlemek,hissetmek öyle güzel ki..

şimdi bu şirin pati için sadece evini değil,sıcak kucağını da açarak ona anne, baba olabilecek insanlar için sizden yardım istiyorum...bazı özel sebeplerden dolayı Osman'dan sonra artık evde kedi bakamıyorum ve yılın belli bir bölümünü benimle geçiren 12 yaşında huysuz bir teyze olan köpeğimiz var. bu tatlı şey yeniden sokağa ya da barınağa bırakılamayacak kadar sevgi dolu..lütfen bu aralar bir yavru edinmek istiyorsanız ya da isteyen tanıdıklarınız varsa (İzmir içi) bana ulaşın :marlenethethird@hotmail.com 

p.s: ilk günden kuma alıştı ve evin hiçbir yerine tuvaletini yapmadı bıdık :)
p.s: Osman kuzum yaşıyor ve dedesinin bahçeli evinde keyfi gayet yerinde :) 
p.s: bu postu mr.winter ile hazırladık, gerçi o yarısında sıkılıp uyumaya karar verdi ama olsun :)


11 Aralık 2010 Cumartesi

cingılıbells cingılııbells




^^ azıcık kar yağsa aurasından romantik vibrasyonlar yaymaya başlayan güzide insanlar için sıcak şaraplarını ve sevdiceklerini hazırlayıp pencere önündeki pofuduk koltuklarına yayılma vakti geldi sanıyorum? bugün gördüğümüz üzere bu sene kış sağlam geçecek, daha bunun Ocak, Şubat hatta Martı var; o yüzden şimdiden sıcak şarap ve sevdicek stoğunuzu kontrol edin. bunun yanında önceden ayı ayağı gibi pofuduk terlikleri, geyik desenli yumuş battaniyeleri ve koala gibi 2 elle sarılacak kupalarını hazırlayıp en afilli pozunu keserek camda bekleyenlere de selam olsun.


^^ Aralık ayısına olan sevgim başkadır demiştim diğer postumda. çünkü ben 
süslenen sokakları,vitrinleri görünce anında 5 yaş zekasına düşerek ellerini çırpa çırpa ışıklara doğru koşan ve sonrasında kocaman gözlerle "eneee" diye sevinen bi insanım. ve takdir edersiniz ki bunu ancak yılbaşı zamanlarında gönlümce yaşayabiliyorum, kimse de " aa gerizekalıya bak" demiyor zira süslenen vitrinlere " anneeağğ baak" diye yaklaşan çoluk çoççuğun arasında kaybolup gidiyorum, bence iyi oluyor.


^^ her sene kur,sök,tıkıştıracak yer bul,bi daha kur derdinden bıkınca son 3 senedir falan eve de yeşillik katsın havası değişir diyerek kendisini kah girişe kah salonun köşesine koyarak gezdirdiğim yılbaşı ağacımı yeniyıl moduna sokmak için her sene bu zamanlar olduğu gibi yine ilham gelmesini bekliyorum.çünkü bu ilham denen ağzınıburnunukırdığımının şeyi gelmeden süslersem kendisi tam bir demetakalın ağacı oluyor sonra bön bön öylece bakışıyoruz yeniyıla kadar. bazen iyice çıldırıp "öleydim öleydiim de bu halimi görmeyeydim" diye uzun havaya geçmese belki dayanabilirdim ama bendeki de can yani.


^^ insanların her sene bıkmadan yeni yılı elinde sihirli çıbbığı olan kırmızı donlu bir peri gibi görmeleri ne zaman bitecek? hayır yani ne kadar ıkınarak, öyle de tee kök çakrandan, dilesen de 1 Ocak sabahı yine o göbeğinle uyanacaksın? hayalindeki kuğu kıvamlı prens/prenses yerine yanındaki adam/kadın tosur tosur horluyor olacak? ve işinden belki de hala nefret ediyor olacaksın? yani 1 Ocak'ın ya da yeniyılın gerçekten böyle bir sihiri yok,az rahat bırakalım kendisini, bi nefes alsın. o yüzden ben bu sene böyle hayaller kurup kendime işkence etmek yerine amaannn koy dötüne rahvan sözünü uygulamaya karar verdim. benim için büyük, dünyayı pembiş yılbaşı dileği yerine gelmediği için homurdanan insan kalabalığından kurtarmak için küçük bi adım.


marlene the affectionately yours.


p.s: buluştuk çok da güzel oldu postları için sırayla tıktık Doorstepping,Gutu, Matissera.

3 Aralık 2010 Cuma

sneak peek

Dün geceki çılgın kahkahalı ve şekilli garsonun damgasını vurduğu blogger meeting sonrası, Doorstepping (çünkü onun makinası benimkini patakladı ahha) bol görselli bi post hazırlayacaktır eminim ama ben bunu paylaşmadan duramadım! 


İşte süper sağnatsal "Four in a Row" serisi ile GUTU! ahahaha


by marl.

mujuks.

1 Aralık 2010 Çarşamba

kundurama kum doldu tey tey tey

^^^ tee 7 Ekim tarihli yazımda "direnmeyin ve teslim olun artık, kış geldi" diye bikbiklenmiştim, lakin ulu hava tanrısı Enlil'in kış için hiiiç acelesi olmadığından bütün "o kış geldiieee" çığırtkanlığı yapan postlarımız çöp oldu. tabiy ben demiyorum ki kara kış gelsin, burnumuzdaki sümükler donup sarkıt oluştursun ama yani 25 senedir bu vücudun da alıştığı bir düzen var. Eylül ortasında romantik hırkalar ortaya çıkar, Ekim ortasına dogru hırka içine biraz daha kalın şeyler giyilir, Kasım dediğinde üşümeye başlanır, Aralık gelince de palto ve atkıya geçilir, şu an olduğu gibi dışarı çıkarken ne giysem paniği yaşanmaz. boğuk ve gri havalara olan tiksintimi geçelim, kendimi sık sık deli uykusu olduğu halde bişeylerden huzursuz olup, ufacık yerde dört dönen uykulu ve sinirli ayılar gibi homurdanırken buluyorum ve bu çok tatsız!


^^ Çin ayakkabı sitesi lovelyshoes'u biliyorsunuz değil mi? "Çin ve ayakkabı" ikilisi insana koşarak kaçma hissi verse de adamlar modelleri öyle sevimli yapmış ki ülke sınırları içinde o tür ayakkabılar olmadığı için "3 gün sonra pörtler ama olsun alayım" moduna giriyor insan siteyi gezerken. en son blogger Allegrande de oradan bişeyler alınca şu ana kadar tek eylemim olan bakmayı, satın almaya dönüştürmek için siteye daldım. şimdi Çinliler alınmasınlar da yani, kendileri fındık kabuğuna sığabilecek minnak minnak insanlar. el, ayak her şey minicik. tabi olsun, onların da alıcısı var da siteye ayak ölçüsü için bir tablo koymuşlar yemin ederim insanı kendi ayağından soğutup, kadere nalet ettiriyor. benim ayağım boyuma göre gayet de orantılı olarak ( yazar ben kazulet değilim demek istiyor kısaca burada) 39 numara. bazen de 39.5. peki bu zalım,hayın siteye göre ayağım kaç? tam 40.5! site ayakkabı numarasında tokatı vurmakla yetinmemiş bi de yan tarafa plus size shoes diye başlık açıp iyice vurmuş kırbacı vurmuş kırbacı. en güzel ayakkabıların 39 noya kadar olmasına mı yanayım, 20 dolarlık ayakkabı uğruna Gulliver muamelesi gördüğüme mi yanayım bilemedim.


^^ konu ayakkabıdan açılınca üst üste ikisini koyunca bi marlene eden babaannem ve halamı da anmadan olmaz.vallahi de ikisini al götür yerleştir Çin'e, yıllar yılı yaşar giderler de arada kimse çıkıp sen bizden değilsin bacım demez. sadece elleri, ayakları, boyları minnacık olduğu için değil yüz-göz olarak da aynılar çünkü. baba tarafı kendi içinde "biz ailenin tatar kısmını temsil edelim siz de göçmen kısmını alın" diye anlaşma yapmış olduğundan, insanlar babaanneden kalma eşyalara "hiii vinntııçç" diye koşarken, ben içi 35 numara ayakkabıyla dolu sandığa bakıp bakıp ağlıyorum. 


^^ hani facebookta dolanan bi video var ya, sincap mı fare mi ne, fonda korku filmi müziğiyle yaklaşıyorsun hayvan patarak diye dönüp gözlerini kocaman açıyor..hah işte geçen hafta ayakkabı denediğim yerde adamın beni inceledikten sonra " anladım, siz hardcore seviyorsunuz" demesi ile resmen videodaki o tadı yakaladım. tam "senin saçını yırtarımm!" diye üzerine uçacakken beyinsiz adamın "yani kıyafet olarak hard, saç.. yani..hani tarz..be be ben.." diye error vermesi üzerine adama, insanda intihar etme hissi uyandıran en pis piton bakışımı atarak uzaklaştım. pis pornocu. 


^^ Aralık ayısına olan sevgimi diğer posta saklıyorum, bütün malzemeyi de hemen tüketmeyelim değil mi?


^^ aha da postun en önemli kısmı : 




                            başlıktaki türkü ile halay çeken bloggerlar, made by Matiiğ!


haydi bakalım görüşürüz.