14 Ağustos 2011 Pazar

Pazartesi sendromu mu? o da nedir kuzum?

                                     her çizgi karakterde kendini bulmakmış makus kaderim
^^ Ev arkadaşımın algısıyla oynayıp beni daha az özlemesini sağlamak için kapıma yapıştırdığım "Cuma'ya gittim, hemen gelicem" notuma tezat olarak kapağı bayram sonuna dek babaevine atmış durumdayım. Geçen postumda hatırlarsanız plaza camından karşı sitede havuza giren insanlara baka baka kızamıkçık çıkartacak boyuta gelen tatil isteğim, deneme süremin bitip de official olarak işinde gücünde bir insan olmaya adım atmam ile naftalinlenip çekmeceye kaldırılmıştı. ancak zaman zaman paylaştığım ve birtakım meymenetsiz insanların şiddetle karşı çıktığı inancım olan "bu işte mutlu muyum?" ölçütü düşüncelerime karabasan olmaya başladığında kırmızı alarma geçip, bunu yönetimle paylaşmalıyım derken, insana "artık bizdensin!" güvenini veren kartvizit,kaşe ve giriş kartı masama koyulunca bi kaç gün kararsızlık bulutu içinde kaldım. ancak bir salı günü (ki bu maayış gününün ertesine denk geliyor ehih) tıpkı filmlerde olduğu gibi, bir yerden yakında ayrılacak olan insanın tanıdığı her insana tek tek bakması,anılarını hatırlaması, her eşyaya dokunması gibi denyoluklar yaptıktan sonra müdürün odasına doğru yola çıktım. eğer işten ve oradakilerden nefret ediyor olsaydım 5 dakika sürmeyecek olan konuşmam, sadece işi sevmeyip diğer her şeyi sevmem ve bu sevginin karşılıklı olması sebebiyle 1 saat sürdü. sonunda süper bir referans ve iş bulamayacak olursam dönüp tekrar gelebileceğim daveti ile masama dönüp eşyalarımı tırto bir mango poşetine doldurdum çünkü yanımda hep o boyu devrilesi amerikan filmlerinde görüp özendiğimiz, istifa eden insanın ofis eşyalarını doldurmak için kullandığı cool kutulardan yoktu.


^^ 2 aylık it gibi çalışma süreci sonrasında "öğlene dek uyur şööyle bi kemiklerimi dinlendiririm" derken, Çarşamba sabahı zırınk diye 07:30'da ve "geç kaldım!" diyerek pötür gözlerle yataktan fırladığımı söylememe gerek yok sanırım. tipik emekli insan hali. uzun yıllar çalıştıktan sonra yatış moduna geçerken afallayan ve çoğu zaman abuk gubik işlerle (ki ben havlu kenarına dantel olayının böyle emekli bir teyzemizden çıktığına inanıyorum çünkü normal akıl işi değil bu) uğraşarak bu dönemi atlatmaya çalışan insanlardan biri oldum 1 hafta içinde. türlü türlü ev işleri, çarşı pazar gezme gibi kısımlardan sonra mahalle kedilerine teyze olma yolundayken napıyorum ben?? diyerek en yakın tarihteki İzmir uçağına bilet aldım. 


^^ baba evi-anne yemeği diyorsun, 2 aydır görmedim diyorsun iyi hoş da türlü yerlerde de isyanımı dile getirdiğim gibi, eve bi geldim bahçenin sezlong, salıncak ve sallanan koltuk gibi en sevdiğim sote yerlerinin ve doğrudan evdeki saltanatımın bütün gün tosur tosur uyuyan 3 tane cibilliyetsiz, kıl kuyruk kedi tarafından ele geçirildiğini görmek resmen yıktı beni. hayır bi de yüzsüzler bi de yüzsüzler! hişt diyorum güneşlenicem diyorum adam kafayı kaldırmıyor? salıncakta sallanıp dergi okuyacağım diyorum kıl yumağı kıçını oynatmıyor? ay delirmeme az kaldı yemin ediyorum! en sonunda bizimkilere ya ben ya bu bok burunlar! diye rest çekeceğim ama cevap kalbimi kırabilir, az daha denize girip anne yemeği yiyeyim diye ses etmiyorum.


yarın sabah tellere gelesice diş doktorum ile randevum var o sebeple şimdi kaçıyorum ne de olsa bir süre daha tatil kafasında olacağım, öperim.


Marl the tahtı elinden alınan.



0 isyancı:

Yorum Gönder

isyanım VII.Henry'e!!