26 Haziran 2011 Pazar

you haven't found it baby, that's for sure

^^ "zaman ne hızlı geçiyor yahu" geyiğinden hiç hoşlanmam ama iş gireli resmen 5 hafta olduğu için bence hakkım, gayet de kullanırım.çünkü 5 haftadır afedersiniz it gibi yorulan benim. bu yorgunluğu sadece ve sadece aybaşında ilk tam maaşımı aldığımda bütün parayı tepemde saçıp savurarak (hani filmlerde bir oda dolusu parayı savura savura sevinen tipler gibi) atabilirdim lakin kuş kadar maaşım olduğu için bütün parayı 10tllikler haline getirirsem bu dediğimi yapabilirim ki yazarken yoruldum hiç uğraşamam.haa ama "üzerine benim maaşı koyalım da sevinsin gariban" diyenleriniz varsa mail adresim hemen yanda.

                    soldaki açıldığı için boynu bükük,sağdaki henüz dokunulmadığı için seviniyor ahaha
^^ delicesine kahve düşkünlüğüm yoktur hatta bence delicesine tutkuyla bağlı olduğum şeylerin sayısını söylemek için epey düşünüp kafamı kaşımam gerekebilir çünkü -evet bağlanmak güzel şeydir,sana yaşadığını iliklerine dek hissettirir ama -bağlandığın,düşkünü olduğun şey bir gün mutlaka elini attığın yerde olmayacak, ee o zaman ne olacak? bu kahve olur,en sevdiğin yastığın olur,oyuncak ayı olur yeri gelir sevgilin olur? sen bağlandın diye o şey sonsuza dek orada bi yerde duracak değil.o yüzden taa derinden bağlanmak falan tehlikelidir.ya da değildir ne bileyim şimdi bu satırları okuyan sevgi pıtırcıklarını da üzmek istemem bu güzel Pazar gününde ahah. yani diyeceğim şu ki daha önce de çeşitli filmlerdeki romantik kadınlardan falan etkilenip fındıklı,vanilyalı türlü filtre kahveleri alıp hevesle 2-3 kere yapıp sonra hırt gibi yeniden 2si1 aradalara koşmuş bir insan olarak ilk defa aldığım bu kahveleri beğendim.kahve makinasında daimi olarak çay yapan tarafım izin verirse kendilerini Pazar keyfime dahil edebilirim.


^^ açık ofis denen şey bir noktaya kadar iyi ancak sabahın köründe kendisine bağlı olanlara çeşitli boktan sebepler yüzünden viyaklamaya başlayan ve kafasına kalın bir odunu yemeden susmayacak gibi duran bir kadın tarafından (iyi ki müdürüm değil) genel huzur ortamı piç ediliyorsa, orada durur düşünürüm. ayrıca 3 kere verdiği çayı içmedim diye tribe bağlayıp artık modundaysa çay veren (o da taakk diye masaya vurarak) yoksa es geçen çaycı teyze de hastayım. neyse ki su çok yakınımda da kuruyup gitmiyorum bütün gün ahaha.


^^ bunca zamandır her doğum günümde (7 Temmuz-tabiki de vurgulu) "nayırr nolamaz!!"a bağlayıp hep bir yaş küçülterek gittim ama bu sene göğsümü gere gere 26 oldum! diyebilirim. çünkü yıllarca kızılın her tonunu uygulayarak kendimi bildiğin kart göstermişim. halbusi şimdi bal,karamel tonlarıyla en fazla 24 gösteriyorum ehehaa. bu gazla seneye bebek sarısına bile gidebilirim diye korkuyorum.ayrıca doğum günüme az kalmışken ne hediye alsam diye düşünüp yorulmayın diye haftaya hediye listesini yazacağım,ordan bakıp şaaparsınız artık.


zorunlu uyuma vaktim yaklaştıkça gerilip çirkinleşen bir insan olarak,bu yüzümü görmeyin diye burada noktayı koyuyorum cicişler, görüşürüz sonra.


xoxo.



15 Haziran 2011 Çarşamba

sometimes i wish we could just pretend

                                                        Marlene'den sanatsal kareler
^^ Cuma akşamı uçarak heyecanla,sevinçle kendimi attığım İzmir'den, Pazar akşamı kırık bir hüzünle döndüm İstanbul'a.yıllar sonra resmen üzerimde yaz tatilinin son pazar gününü pis bir burukluk ve nemrut bir suratla geçiren çocuk huysuzluğu vardı. azıcık bir uykuyla işe gidip, kireç gibi suratımla baykuş gibi oturdum bütün gün.ama tabi bütün bu dramatik resmin sebebi sadece İzmir'e doyamadan gelmiş olmam değildi. Son günümde tatile geçerayak üzerinde pikinisi,ayağında şıbıdak terliği ile bana yarım saatini ayıran (!) sevgili diş doktorumun bok yemesi de var işin içinde. kadınla " rutin kontrol" için buluştuğumuzu sanmış,öyle de bir güvenle dişçi koltuğuna uzanmışken bi anda o zerre sevmediğim kerpetimsi aletiyle tellerime girişti manyak.konuşamadığım için "ne olüyürrr?" sorusunu pörtlek gözlerimle sormuş olmalıyım ki " ayy 2 ay görüşmedik bak tedavin etkilenmiş, hemen başka tele geçmeliyiz" diye açıklama getirdi.keşke de sadece açıklama getirseydi, yemin ediyorum sonrasında öyle acciyip şeyler yaptı ki değil tel taktığım, kadının muayenesine girdiğim güne nalet ettim. resmen 8 ay öncesine (oha 8 ay olmuş!) dönerek, nene stayla yumuş yumuş şeylerle besleniyorum 3 gündür, sinirlerim tepemde.


                                            baba evi. şöyle bişeye uyanıyosun her sabah.


^^ bikaç ay sonra ailemi görmek, anneme kedi gibi kendimi sevdirip,babamla rakı-balık yapmak süper iyi geldi.bu pis İstanbul'un verdiği tatsızlığı aldı götürdü 2 gün için. fekat çok kısacık süre içine o kadar yemeği sığdırmak hiç iyi bir fikir değilmiş, masa başında çatırdar gibi olduğumda anladım.ahaha tambi ayıyım.


^^ Sky Havayolları'nın aylar önce fıstık gibi,minili hostes kızlarla çektiği janjanlı reklamlara aldanıp, gıcır gıcır filosu-ekibi olan bişey sanan ama uçağa bindiği anda kendisini 1970'lerde bir otobüsteymiş gibi hisseden bi ben değilimdir bence. gelirken de giderken de kenar plastikleri kırık camlar,sağı solu dökük koltuk, yamuk yumuk kanatlar yüzünden yol boyu psikopata bağladım burnumdan geldi 50 dakika. bu sebeple, bunca zamandır "köy otobüsü gibi!" diye bok attığım Alitalia'dan da özür dilerim.ama ekibinden dilemem,çok hırtolardı çünkü.


her ne kadar ilk günlerdeki gibi işten gelip doğruca yatağa koşmasam,araya bir kaç normal insan aktivitesi koysam da hala bünyem bu tempoya alışmış değil.o sebeple postu burada yarım yamalak bırakır gibi,öyle de bi sonuca bağlamadan, iki çift tatlı söz söylemeden kesip gidiyorum. sebastian size yolu gösterir.


xoxo!



10 Haziran 2011 Cuma

i'm coming home

neredeyse kaçarcasına,veda etmeden geldiğim İzmir'e hayatımda yaptığım en miniminnacık bavul ile kendimi affettirmeye gidiyorum bu akşam.lakin zalım,hayın iş dünyası sebebiyle elimde sadece 2 güncük var. anneme hafta başından beri telefonda verdiğim yemek listesi ile sanırım bütün gurbet kuşları doyar ama ayılığın gereği yok o yüzden çatladığım için yiyemeyeceğim kısmını çantaya doldurup yanımda getirmeyi düşünüyorum ahaha.


ufff! cıbıl ayak Kordon çimlerine yayılıp,güneş batarken soğuk biraları götürmek için feci sabırsızlanıyorum!


see you there!


bu da günün anlamına uygun şarkı olsun madem eheh

5 Haziran 2011 Pazar

that's the world's greatest lie

                          işten gelmiş bi marlene,temsili. akşamları na beeeyle oluyorum aynen.(kaynak:tıktık)
                                                                                          
^^ neredeyse 3 senedir evde özel derstir,çeşitli çevirilerdir sürdürdüğüm home-office misler gibi iş hayatımı 1 hafta 3 gün önce, günde 10 saat bok gibi bir sandalyede kambur durduğum (mecburen) ve pc ekranına gözlerimi sabitlediğim bir iş hayatı ile değiştirerek, bir süre sonra morona (yine mecburen) bağlayan plaza insanlarından oldum ben de.bu moron kısmını işteyken soliter neyim oynayabilen,arada farmville açıp iki patates,bir domates ekebilen,netten gazete okuyup,twitterdan laf bile yetiştirebilen şanslı çalışanlar üzerine alınmasın. ben bizim ofiste olduğu gibi 08:58'den akşam 17:59'a kadar ensesinden düğmeyle kurulmuş bir robot gibi çalışan,kafayı rahatlatmak için tuvalete işemeye giden bir kesimden söz ediyorum.ya da şimdilik bu durum bana böyle geliyor? tamam gün boyu yetişmesi gereken bi dolu iş var,hepsini adam gibi yapmak lazım ama cidden arada bir nefes alınabilen dakikalar oluyor ve bence o zaman aralığında kafamı boşaltmak,dikkatimi yeniden toplamak için zevkli bi kaç şeyle uğraşabilmeliyim? açık ofis içinde laptopta çiyuvv çiyuvv oyun oynamak, nette dolanmak sadece patronların hakkı mı lan?! isyanım var bu nalet düzene.


^^ lojistikçi dediğin (gemiler falan); müşteri-yük-armatör arasında gün boyu top gibi seken,telefonda küfür yese bile gülümseyebilen,her limandan bir Çinli kanka edinen,gününü outlook başında gönder-al yaparak ve dakikada 8 mail yazarak geçiren bir insanmış meğersem, staj sonrası çok uzun bir ara verince unutmuşum,1 hafta içinde hatırladım, hatırlamaz olaydım Sebastian.ayrıca buradan çeşitli yerlerden ithalat-ihracat yapan ya da yapacak olanlarınıza söylüyorum, gelin uygun navlun verelim hem siz kazanın hem de araba alıcam iki kuruş katkınız olsun, sevaba girin olm.


^^ araba demişken, İstanbul'da trafik öyle gudik bir sistemle işliyor ki, normalde 20 dk bile sürmeyecek olan iş yolum yok Kadıköy aktarması yok bütün mahallelere uğrayan ve hırto dolu otobüs yüzünden yemin ediyorum sinir stres dolu uzuuun bişeye dönüşüyor. bi de "ordaa bi köy var uzaktaaaa" misali gördüğün yere de zırt diye gidemiyorsun burada.ulen madem her yere Kadıköy aktarmalı gideceğidim ne diye heyvan gibi kira verip bu semtte oturuyorum ben? ayrıca işin dibinde oturup 5 dakikalık mesafeyi arabayla gelen iş arkadaşlarıma da laflar hazırladım! lastiğiniz patlarsa bilin ki benden.


^^ şu altta gördüğünüz şeyi dün Koton'da gezerken gördüm,önce epey güldüm sonra beynimde şimsekler çaktı ve hemen alıp evde uygulamaya giriştim. Üzerinde yazılanlardan anladığınız üzere bu patronu simgeleyen voodoo bebeği.(ex girlfriend,boyfriend,mother in law falan gibi çeşitleri de var) bunu normal kullanım alanında olduğu gibi, isteğiniz hangi yönde ise o yöne iğneyi daldırmak suretiyle kullanıyoruz, bi nevi süper uygulamalı secret ahahaha.ben önceliğim peree pereee olduğu için o kısımlara çalıştım.tabi yurtdışında en fakir insanın bile arabası olduğundan, benim gibi baba evinden uzak olduğu için arabasız kalan yurdum Ferihalarını unutmuşlar ben de kağıda "gimme car!" yazarak iliştirdim. hadi bakalım niyet kısmet.(bizim patronun bi de Vespası varmış,bak o da olur. illa araba diye diretmiyorum ben ehehe)


                             bu işe yararsa diğerlerini de alıp denemek lazım ahaha


^^ işten eve gelince değil dizi-film izleyip,kitap okuyarak keyif yapmak parmağımı oynatacak gücüm kalmadığı için, bu tempoya alışana dek hiç istemesem de blogun işleyişinde biraz değişiklik yapmaya ve kısa kısa da olsa yazmaya karar verdim, maksat buralar dutluk olmasın. 


şimdilik bu kadar.daha ne dedikodular var ofisten ehehe,stay turned canlar!


p.s: Cure-Love Song'u bi de Adele'den dinleyin,hastası olun sonra gelip bana teşekkür edin ;)