8 Kasım 2010 Pazartesi

step down, megalomaniac

                                                         (L)


^^ hola.


^^ "aşk, entrika, hüzün, isyan dolu Kasım Rüzgarı" diye bişey var ve bu en aklı başında gibi görünen bloglara dahi kapıdan uğrayıp yüzünü gösteriyor. bütün "yıkılmadım ayaktayııeem gör işte seni pislik!" içerikli postların sebebi bu. etkisinin geçici olmasını diliyorum çünkü üyesi olduğum ağlaklar grubuna bir kişi dahi alamayız. yer yok. gidin başka yerde ağlayın cicişler.


^^ geçen gün birine diş doktorum hakkında " kadına o kadar parayı şak diye verdim ne arıyor ne soruyor yahuu" diye dert yandıktan sonra ( parasını verdim o halde karşılığını beklerim mantığı) kendi kendime kalınca sızlanmanın saçmalığını görebildim. tamam bana göre burada çok olağan dışı (!) bir deneyimin duygusallığını paylaşıyoruz ve ilgiyle sarmalanmış destek beklemek hakkım. lakin, kadının gözünden bakılırsa ortada plastik tutamaçlarla genişletilmiş kocaman bir ağız, düzeltilmesi gereken dişler ve lastiği kopup duran bir braket var ve bu hiç duygusal değil ahahha. 


^^ yine de ilk adımı atamayan insan ürkekliğinden çıkıp " ee ne zaman görüşüyoruz?" diye aradım dişçimi. " gel takalım alt tarafı da" dedi. böyle de net bir insan kendisi. cevap olarak ayy çekmiyor burada duyamıyorum diyerek kapattım. korku filmlerinde olduğu gibi her çaldığında telefona kocaman gözlerle bakıyorum artık. 


^^  4-5 yaşlarımda peruk gibi saçlarım ve düğme burnumla, dayımın iyi bir reklamcı olmasından da faydalanarak o zamanın ünlü dergilerinde çocuk castından kendime yer bulabilecekken, çekimler için götürüldüğüm yerde kamerayı görünce çığlığı basarak kaçtığımı ve sonrasında 7 yaşıma kadar fotoğraf makinasına öcü gibi baktığımı anlatmış mıydım? bence anlatmadım. tabi şimdi anlatınca beni tanıyan insanlar neden çoğu fotoğrafta şuh bakışlar atamadan, ürkmüş çekingen ceylan yavrusu (aka moron) gibi çıktığımı anlamışlardır. 


^^ hani uzmanlar "bir şeye karşı korkunuz varsa bokunu çıkartmadan üzerine giderek aşmayı" öneriyor ya, ben de uzun zamandır benimle birlikte olan çizme fobimi, insanın boğazına kadar tırmanan çizmelerden (düz taban,diz üstü) alarak atlatmaya karar verdim. lakin daha önce bu konuda deneyimim olmadığı için alışverişe pantolon ile gittiğimden sinir stres yumağı oldum bi saat içinde. ayrıca 2-3 yerde, yanındaki çocuğun elindeki şekere özenip aynısından aldıran çocuklar gibi, bir takım kadınlar elindekilerini bırakarak denediğim çizmelere saldırdılar. ben pantolonu şort kıvamına getirmeye çalışıp can çekişerek aynada kendime bakarken onlar kasada ödeme yapıyorlardı. yemin ederim bi an çıldırıp sıçarım lan! diyerek mağaza ortasında donla kalarak denemeye devam etmek istedim ama biraz su içince düşünme yetim geri geldi ve bi dahaki sefer şort giyerek gelmem gerektiğini kabul ettim. buradan o çizmeleri benden özenip alan kadınlara sesleniyorum: ormana kamp neyin yapmaya giderseniz çizmelerinizi yanınıza almayı unutmayın, uyku tulumu yerine içine kıvrılır uyursunuz o cücük gibi boyunuzla ahahah. 


^^ en fantastik gelişmeyi sona sakladım. bir gün tavuk yemese mutsuz olan marlene insanı neredeyse 3,5 haftadır et ve et ürünleri yemiyor çünkü yi-ye-mi-yor. çevreme kalırsa bu damak tadımı kaybettiğim için geçici bir şey. bana göre bir süre sonra kesin kararımı verebileceğim, bu süre içinde kendimi gözlemlemeye devam edeceğim bir şey. sadece bunun " yüzü olan şeyi yiyemem beean" düşüncesiyle alakası olmadığını biliyorum. uzun yıllar pırasaya düşman olan insanın bir anda bir salata sayesinde pırasayı sevmesi sevindirici olurken, et yemicem artık diyen insanın cevresi tarafından çok korkunç bir hata yapıyormuşcasına tepki görmesi çok ilginç. ahaha öyle ki annem hala " bak içine fesleğen kattım, bak altına patates rendeledim" diyerek şansını deniyor. balıkla ise bir sorunum yok, hala rakı ile götürebiliyorum kendisini.


eh o zaman cheers! 


p.s: (başlıkla alakalı olarak) listen and enjoy! 

2 isyancı:

nora dedi ki...

Ahahahahah :D Çizme almaya pantolonla gitmek cidden baştan kaybedilmiş bir savaş olmuş :D

Ben ise, pantolon almaya gitmeye inanılmaz üşeniyorum... O daracık kabinlerde kendimi bilmem kaç beden sanıp da aldığım pantolonlar totoma girmeyince geçirdiğim sinir krizi, moral bozukluğu vs. nedeniyle pantolonsuz kaldım yeminle :D Bi ara cesaretimi toplayıp gitmeliyim ! =)

Dişler konusunda da rahat ol yahu, sonuçta ömür boyu takmayacaksın, sık biraz dişini ! mehueheuhe :D

marléne the third dedi ki...

en nefret ettiğim şey pantolon alışverişi :) bence mükemmel duran kot,mükemmel erkek gibi :D nadir bulunur, deli gibi sahip çıkılır ahaha

ayrıcaa 1 ayı gitti kaldı 11 ay! :P

Yorum Gönder

isyanım VII.Henry'e!!