selam.
kendimi bildim bileli (ki bana sorsan bu ancak ortaokul başıdır.öyle genel kalıp diye kullandım.yoksa çok özeniyorum 3 yasını hatırlayan insanlara), insanların "ay saçların fönlü gibi" salakça bir cümleyle yaklaştıkları,benimse çocukluk fotoğraflarımda bile beni küçük bir Kleopatra yapan, "her daim kahküllü ve yerine göre kat kat ya da küt kesim" saça sahibim. bu kadar yıl içinde değişiklik olsun diye kahkülü uzatıp kahkülsüz kaldıgım sene çok azdır, kaldı ki o anlar sonsuza dek unutmak istediğim, fotoğrafları da yakıp yırtmak için özel çaba sarfettiğim aralardır.
sevimsiz bir gerçektir ancak her düz saçlı kadının imrenerek, tırnaklarını kemirerek baktıgı insan tipinin basında "aslan yelesi gibi kabarık,bol ve dalgalı hatta kıvırcık saçlı" kız gelir.sokakta o kadın saçlarını savura savura yürür, otobüste önünde oturur yolu göremezsin, 2 el darbesiyle rüzgardan yamulan kafasını anında düzeltiverir. ha böyleleri bir tek fön denen o gereksiz şey çekilince çok garip duruyor ama olsun. fön denen gereksiz şey dedim çünkü ben bu Türk kadınlarındaki " fön aşkına" şaşalak halde bakıyorum. annemin bir arkadası vardı,kadını nerden baksan 7 senedir tanıyordum,ne zaman denizden çıktıgında gördüm işte o an dumur oldum. bildiğin dalgalı malgalı saçı varmış ya! düşünün ki o kadar sene hep düz sanmışım. meğer 3 günde bir gidip fön çektiriyormuş.akıllara ziyan. sonra sevgilisiyle buluşmaya giderken fön çektiren kızlar sardı dört bir yanımı. kuaförden yeni çıktıgı için saç spreyinin kokusu yanık saç kokusuyla karışmış otobüs dolusu kızlar. ya tabiy şimdi " sen düz saçlısın tabi anten! ne anlarsın" denebilir ahahaha ama arkadasım sevgiliyle buluşmaya ya da alışverişe fln giderken kullanılan o fönlü kafaya 3 gün su değdirmiyorlar ben orda ikircikleniyorum. bi de kaşınır böyle hart hart. spreyin yaptıgı kepek de feci bir görüntü. yani gördüm bunları ondan kıl kaptım fön denen illete. ha ben de çektirmedim mi? evet vesikalık için lazımdı hem de yaz günü yaptım böyle bir denyoluk. kıpkırmızı suratım düzelsin diye klima karşısında dikilip sinüzitleri küfrettirdim kendime üstelik. bir de lisede mezuniyet için yaptırdım, kep mep takıcaz cici olalım diye dışarı dogru açılan, o zamanların "Çağla Şıkelll fönüüü" denen malakça bişeydi. ben ne utanıcam? ergen bir kıza bunu yapan kuaför utansın.
diyeceğim şudur ki, yıllar yılı kabarık kıvırcık saç özlemiyle yanan biri olarak üniversite son sınıfta tanıştım permayla. ve 2 hafta öncesinde saçlarımın ucunu mor yaptırdıgım için ( he bak bundan utanıyorum ahaha) saçlarım yandı.zaten siyah olan saçlarımı mor yapmak için açılan saçlarımın ucu bir de perma ilacına katlanamadı ve son nefesini verdi. ama yine esaslı saçlarmış vallahi 5 ay sonra anladım öldüklerini. o 5 ay saç uçlarımın boya tutmadıgı için zaman zaman sarı bile oldugu ama yine de hayatımın en mutlu, en sorunsuz, yataktan süper uyanarak kalktıgım zamanlarıydı. yatıyorum,yatakta debeleniyorum, kalkıyorum saçlarım yine bonus yine kabarık azıcık bile yapışmamış. eskiden maşayla dalga vermek için ayna basında geçirdiğim saatler biraz köpük ve 3-5 el darbesiyle yerle bir olmuştu. allahım yok böyle bir mutluluk-TU.
tabiyki de güzel şeyler uzun sürmez mantıgı ile saçlarım uzadı ve permalı kısımlar sünmeye başladı zaten uçlarını çekince lastik gibi uzuyor ve kısalıyordu. o uçları 1 senede düzeltince insan bir daha permaya tövbee lan! der. yani ben de öyle diyordum ama perma da dövme gibi bence. insanın kanına bir kere karısınca durduramıyorsun, devamı geliyor.
ben de bu ve bunun gibi bir takım hislerle yılbaşı öncesi, hem de yeni yıla süper gireyim diye yeniden perma yaptırma hevesiyle kendimi 8 aydır gittiğim kuaföre attım. her zaman alışveriş yaptıgım yerlerdeki insanlarla akraba olmasam da bir tanışıklık hissi geldiğinden, mesafeli ama kibar bir dialog kurarım. tatmam için verdikleri peyniri tadarım, bişey için fikir sorduklarında söylerim. ancak bu ilişkinin bokunun çıktıgı yer kuaförmüş arkadasım!! marketteki adam kazık atardı da, 8 aydır gittiğin kuaför atar mıydı lan??? vallahi olan oldu ve " süper bizim ilacımız" dedikleri ilaç o kadar iyi sarılmasına ragmen tutturmadı permayı. inat oldugum için, ikinciye saracagız! tehditime ise " yakırımm ulen saçlarını büylee" dedi pis adı perma ilacı. sonuçta kahkülleri kırmızı, saçının geri kalanı turuncu bir kabarık kafa olarak girdim 2010'a. kabarık ama kıvır kıvır degil. 50'lerin Beat jenerasyonundan fırlamışım gibi.sanki her an Jack Kerouac gelecek " hadi bebeğim atla gidiyoruz" diyecek aman yarebbim!
neyse ki, aldıgım şampuanlar, saç kremleri, serumlar derken şu anda "hippi,asi ergen" kıvamından, "saçları dalgalı gibi ama düz de gibi garip bişey" tipine girdim. ama saçlarım hala boya kabul etmiyor, kahküllerimin kızıllıgı ile moral bulmaya çalışıyorum.
bu arada o kuaförle ilişkimizi olaylı ama seviyeli bir şekilde bitirdim. arkadaş kalmak istedi ancak ilişkimiz çok yıpranmıştı artık ahahah. kör olasıca yüzünden kuaför fobim oldu, hiçbirine güvenemez oldum.
bu da perma yaptırmak isteyen düz saçlı kadına son sözüm olsun; sevgili saçdaşım, o dergilerde görüp özendiğimiz dalgalar,bukleler hayatımız boyunca bizim olamayacak. bu gerçeği bilelim, kendimizi daha fazla kanatmayalım.saçlarımızı yakıp, kuş gibi kalmayalım. bak peruk kullanabilirsin ama.onu ben de deneyeceğim.
sevgiyle kal düz saçlı kadın. Çağla Şıkel fönü çektirmeden kal.
sii yu.