30 Temmuz 2010 Cuma

kindofbitter


                                                              **
^^ tatilin belirli günlerle çerçevelenmiş olanı güzel. öyle kıçı başı açık, istediğin kadar esnetebildiğin anda tatilin büyüsü gidiyor. emekli insan oluyorsun. misal ben denizden sonra gazeteleri alıp bahçedeki en serin köşeye geçince-hele bi de elimde koca bardak limonlu soda varsa- bildiğin bankadan emekli ayşe teyze oluyorum kafamda kocaman şapkayla. bu arada alakasız detay olarak, geçen gün hesapladım tam 7 senedir kullanıyormusum raybanimi. çağla şıkelle aynı dönemde başlatmıştık bu gözlüğün modasını hey gidi. hah bi de geçenlerde biri " çağla şıkel fönü " aratınca bi yazıma gelmiş.. elele verip türk kadınını bu fön olayından kurtarmamız lazım, cidden içime dert oluyor.


^^ tabi şimdi böyle tatil, deniz yazınca bunu ofisinden okuyan insanın türlü bedduasını almak da var. yok olmasın öyle, ahaaha çalışmak, üretmek, faydalı olmak, ayın basında ya da her ne zamansa işte tıkır tıkır paraları almak harika şey. şahsen bazen gittiğim iş görüşmelerinde biraz da beğendiysem ortamı " benden maximum fayda alırsınız deli enerji depoladım hacım, al bi dene yeaa" demek istiyorum İKalara. yok demedim şimdiye kadar.

^^ bazen okuduğum şeylerde " kaliteli, doygun hayat" gibi zibik zibik cümlelere denk geliyorum, bu sıcakta gercekten çekilmiyor. okuduğum insanlar da aklı basında görünüyorlar oysa ki. 

^^ 2 gündür çirkin, şirret bir şey oldum çıktım. hayır yani twitterdan bloglardan okuyorum, insanlar donlarını, rujlarını, salatalıklarını yurtdısından sipariş veriyor şakkadaaa kapılarında, ben kırkyılınbaşı (vurgulu) hevesle buralarda bulunmayan iki parfümden alayım dedim ama 16 gün bekledikten sonra, üstüste yaşanan talihsizlikler yüzünden piç oldu gitti kargom. hadi ptt kargo gelince "geldik bulamadık nerdesin hemşerim" diye aramıyor da neden mal gibi bırakır gidersin paketi apartman kapısına kimse yokken be adam? bak kaşım gözüm atar oldu yine..ya o değil de, paketi indiregandi yapan, şişelerden birini oyuncak sanıp çoluğuna çocuğuna verdi kesin.." dur lann kırılır o!" diye uyanır oldum geceleri.

^^ tabi bu yukarıda yazanlar şu an tamamen benim uydurduğum bi senaryo. çünkü kargoyu arayınca "eleman bırakır gider öyle kapıya" demişler mukana, aldığımız siteye de 2 gündür hararetli mesajlar gönderiyorum ama pek sallayan yok. sanırım yarın telefon edip önüme çıkan herkese "yuuumadafakabiççfakinneşşhollzz" diyeceğim. ya da dur daha sağlam küfürler bulayım, çünkü ben ingilizce küfretmek gerektiğinde leydi modundan çıkamıyorum. daha önce italya aktarmasında pasaportumu vermeyen dangozların dısında kimseyle ingilizce kavga etmişliğim de yok zaten. bence okullarda bunları da öğretsinler. vay efendim oscar wilde böyle dedi yok efendim virginia woolf böyle karşılık verdi demekle olmuyor. havalanında polisle burun buruna gelince "hay edebiyatının içine!" diyorsun sonra. buradan bölümdaş kardeşlerime açın rap dinleyin, dizilerin küfürlü sahnelerini ezberleyin, bi durum olduğunda hanım evladı gibi kalmayın hayatta diyorum. 

^^ yazın en sevdiğim şey bebek kolonyası, losyonu vs kullanmak ama geçen buraya gelirken bindiğim aracın şöförü "oh bebek bebek koktu ya" diye sapıtınca, bir süre boyunca koltukta uffacık kalarak aynadaki göz temasını kırmaya çalıştım ki 1.75 olan insan için nasıl bir işkencedir bu tahmin edemezsiniz. bundan sonra uzun yola çıkarken sadece tütün kolonyası kullanacağımı, içinde ayı besleyen bütün şöförlere bildiririm. sevgiler.


marl. 

27 Temmuz 2010 Salı

vay dedim! (son dakika iptali :D)


Afişi Gutu bağyan hazırlamış, süper de olmuş. bakalım izmir'den 2 saat uzaklıkta çok möhüm işler yapan (tatil gibi misal ahah) marl insanı gidip gül yüzünü gösterebilecek mi? heyecanla bekliyoruz. 


kissses! 




editsel : "ay ben yarın gidiyorum, ay ben uzaktayım totomu kaldıramadım, ay da ayy" diyerek toplaşmayı ağustos'a ittik. süper de oldu bence :D hadi bakalım, şezlong boş kalmasın ehhi. 


marl the en sonunda bironzz.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

something is technically wrong

                                                     yiğit özgür/uykusuz 


^^ hayatımda çoğu şeyin " ya hep ya hiç" mantığında gitmesi, en çok şu cayır cayır günlerde, ılık sularda kulaç atıyor olmak yerine pc başında blog yazdığım zamanlarda kaşımı gözümü oynatıyor. öyle arada göster, sonra sakla çok sevimsiz. ayrıca insan epey garip, hemen de alışıyor hep'e ya da hiç'e. böyle örnekle desteklenmeyen, uçan balon tadında cümleler de sıcak havada okan kafası yapar insanda mazallah. tamam diğer maddeye geçelim yavaşça. 


^^ bir iş görüşmesinde yapılan o ciddi konuşmalardan, işin gerekirdiği profesyonelliğe vurgudan sonra " hadi bakalım ingilizcenizi sınayalım" dediklerinde verilen formda ilk soru " what is your dream about a job?" ise benim için o görüşme bitmiştir, "acilen çıkmam lazım, teşekkürlerr" diyip topuklarımı popoma vurdura vurdura kaçarım. maruz kaldığım 5 soruyu da yazarsam ilkokul 3.sınıf ingilizce sınav sorularına örnek olacak, gerek yok bence.


^^ iş demişken, güneş alan ofislerde insanın tepesinde 10 saat açık olan florasan bence vatana ihanet.yazık günah florasan da olsa para gidiyor evladım, az kafanızı çalıştırın. gerçi işveren kafasında florasan demek çalışanı her daim " evinde değilsin, bunu hatırlatmak için bu pis iş yeri lambası tepende yanıyor" ana fikri ile psikolojik olarak ezmek demek, o yüzden bu sorun sittin sene çözülmez. köşe lambasıyla aşk yaşayan biri olarak, florasan lambayı bu sosyal mesajından habersiz olarak evinde yıllarca kullanmış olan, kafası mis gibi ferah olan insanlara özeniyorum bazı bazı.


^^ bi de klima ile barışık olan, hatta önünde uyuyakalabilen insana özeniyorum. çünkü ben ne zaman dost eli uzatsam, bütün iyi niyetime karşı sinüzitlerime saldırıyor it. yapma diyorum, bak vanti bey gibi ılımlı bir ilişkimiz olsun diyorum, anlatamıyorum.


^^ havuz insanı değilim ama sanırım bir süre şehirde kalan marl için havuz vakti olacak. havuzun temizi olmaz, onu geçtim de tıklım tıklım olmayan yer önerilerine açığım. ya bi de kestaneli krokanlı pasta aşeriyorum resmen. doğum günümde aldığımız krokanlı pastaya krokan diye koca koca badem atmışlar, yapan "patisserie"nin adını şimdilik söylemiyorum ama bir ara gidip kendilerine örnek krokan gösterip yedireceğim. yanisi, bol kestaneli ve krokanlı pasta arıyorum, bulan insanlık adına bana ulaşırsa çok sevaba girecek. ahah bir dilim de cabası.


kisses.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

düz hesap 24 olur



                                                            ><


vallahi olur ya. 4'ün 5'in hesabını yapmayalım allasen!
zaten doğumgünüçoççuğu ben olduğum için illa ki benim dediğim olacak ahhaa. 


07.07 roockks! 


öperim sebastian.




ps: geceden itibaren ordan burdan kutlayan herkese bi daha teşekkürler (L) pastaya da beklerim. kestaneli bol krokanlı.